• NE ZAMAN GİDİLİR?
    Yaz ve Bahar Ayları
  • KAÇ GÜNDE GEZİLİR?
    5-6 Gün
  • ULAŞIM - UÇAK

    Balıkesir Edremit Havalimanı
    1 Saat

  • ULAŞIM - OTOMOBİL

    420 Km
    5-6 Saat

  • NE YENİR?

    Ayvalık Tostu, Lor Tatlısı, Dibek Kahvesi, Lokma

  • NE ALINIR?

    Zeytinyağı, Damla Sakızlı Kurabiye

Gezi Tarihi : Eylül 2016 Gezi Süresi : 4 Gece

Kışın artık tam anlamıyla geldiği bu günlerde, bir nebze içimizi ısıtsın diye, seyahatlerimizin sıklığı sebebiyle bir türlü yazmaya fırsat bulamadığım Ayvalık’ı anlatmak istiyorum sizlere.

Ayvalık, Balıkesir iline bağlı, Ege Denizi kıyısında yer alan çok şirin bir tatil beldesi. Tam karşısında Yunanistan’ın Midilli Adası çıplak gözle görülecek kadar yakın olan Ayvalık’ın kendisi de adalardan oluşuyor, bu sebeple çok fazla girinti çıkıntıya sahip, onlar sayesinde çok güzel bir denizi ve koyları var.

 

Minik minik adalardan oluşan Ayvalık.
Minik minik adalardan oluşan Ayvalık.

 

ULAŞIM

Ayvalık, İstanbul’a 440 km mesafede yer alıyor,  normal şartlar altında yolculuk yaklaşık 5-6 saat arasında sürüyor. Normal olmayan şartlar nedir derseniz, yol üzerinde bulunan Gedelek’ten turşu alabilir, Ayvalık’a gitmiyor olsanız Gemlik’ten zeytin alabilir, dönüş yolunda Tjk Karacabey Harası’na uğrayıp atları sevebilir, Mustafakemalpaşa’da kemalpaşa tatlısı yiyebilir satın alabilir, Susurluk’ta tost ayran ikilemesi yapabilirsiniz. Dikkat böylece yolunuz 7-8 saate çıkabilir 🙂

 

KONAKLAMA

Ayvalık’ta farklı bölgelerde konaklama alternatifleri olduğu için nerede konaklayacağınıza da karar vermeniz gerekiyor, Ayvalık Merkez’de, Cunda Adası’nda, Sarımsaklı Bölgesi’nde ve diğer küçük koylarda kendi başlarına yer alan oteller mevcut. Biz daha önceden gittiğimiz ve memnun kaldığımız için tercihimizi Sarımsaklı’dan yana kullandık. Bu bölgedeki otellerin çoğu denize sıfır, her otelin plajda şezlongları mevcut, tek sıkıntısı akşam sahildeki mekanlarda canlı müzik yapılıyor olması ve müziğin mekanda oturanlara değil tüm Sarımsaklı’ya duyuruluyor olması 🙂 Gece 3’lere kadar süren müzik sesleri oldukça rahatsız edici olabiliyor. Cunda Otelleri, Sarımsaklı’ya oranla daha pahalı ve denize girebileceğiniz plajlara uzak ancak akşam takılabileceğiniz tüm güzel mekanlar burada. Kendi koyları olan otellerde nispeten Cunda ile benzer fiyatlara sahip. Seçim yaparken önceliklerinizi belirlemenizde fayda var.

 

Odamızın balkonundan manzara.
Odamızın balkonundan manzara Sarımsaklı Plajı.

 

SARIMSAKLI

Otelimiz Sarımsaklı’da olduğuna göre anlatmaya buradan başlayabilirim. Sarımsaklı Plajı, 7km uzunluğunda uçsuz bucaksız bir plaj, kumu sapsarı, denizin içi de kum, denizi tertemiz, berrak, dibi görünüyor ve balıklarla yüzüyorsunuz. Çok çabuk derinleşmiyor ancak aralarda oluşan kum tepeleri ya da yüksek kaya parçaları olduğu için bir anda derinleşip tekrar sığ olabiliyor, çocuklu aileler bu konuya dikkat edebilir.

Bu bölgede bir de Badavut Plajı yer alıyor. Badavut sarımsaklı kadar kalabalık ve büyük değil ancak denizi aynı şekilde güzel ve temiz.

Sarımsaklı Sahili tam bir yazlık mekanı, akşam plajın arkasındaki yol trafiğe kapanır, dondurmacılar, mısırcılar, lokmacılar, midyeciler açılır, sahil boyunca insanlar ellerinde yiyeceklerle yürür, hediyelik alışverişi yapar, mekanlardan canlı müzik sesi yükselir, insanlar lunaparktaki oyuncaklarda eğlenir.

Sarımsaklı tarafının en güzel yeri şüphesiz ki Şeytan Sofrası. Şeytan Sofrası, Ayvalık ve Midilli manzarasına sahip bir tepede yer alıyor. Üzerinde şeytanın ayak izi olduğuna inanılan ve içine madeni para atılıp, kurdele bağlanıp dilek dilenen bir oyuk var, aslında bu oyuk bir lav birikintisinin sonucunda oluşmuş.

 

Şeytanın ayak izi.
Şeytanın ayak izi.

 

Şeytan Sofrası’na gün batımına yakın bir zamanda çıkarsanız, muhteşem bir gün batımı izleyebilirsiniz. Tam bu zamanlarda tepenin çok kalabalık olduğunu ve arabaların trafik oluşturduğunu unutmayın, biz ilk gün trafikte kaldığımız için gün batımına yetişemedik, ertesi gün daha erken bir saatte çıkıp tepede vakit geçirip gün batımını bekledik.

 

Şeytan Sofrası'nda gün batımını beklerken..
Şeytan Sofrası’nda gün batımını beklerken..

 

dsc_0458

 

AYVALIK MERKEZ

Ayvalık’ta öncelikle çok güzel bir sahil boyu var, akşamları yürüyüş yapabileceğiniz, oturabileceğiniz mekanların yer aldığı, banklarda oturup balıkçıları gelen geçen tekneleri izleyebileceğiniz huzurlu bir sahil. Onun dışında, merkezde yer alan tüm sokakları gezmek çok keyifli, dar arnavut kaldırımlı sokaklar sizlere rengarenk tarihi rum evleriyle çok güzel görüntüler sunuyor. Eskiden kilise olan, günümüzde camiye çevrilen ibadethanelerde çok ilgi çekici, hristiyanlığın simgesi haç ile Kuran-ı Kerim ayetleri bir arada yer alıyor. Bizim denk geldiğimiz camilerden biri Saatli Cami diğeri ise Çınarlı Cami oldu.

 

Çınarlı Cami
Çınarlı Cami

 

Saatli Cami
Saatli Cami

 

Camilerin yakınında, yazın sıcağında soluklanabileceğiniz, soğuk bir koruk suyu içebileceğiniz çok tatlı bir mekan var, Şeytanın Kahvesi. Koruk Suyu, olgunlaşmamış üzümlerin ezilerek, suyunun çıkarılmasıyla yapılan ekşi bir içecek ve köy kahvesi gibi olan bu mekanın koruk suyu çok başarılı. İç dekorasyonu da gerçekten çok ilgi çekici 🙂

 

dsc_0400

 

Ayvalık Merkez’de mutlaka gitmeniz gereken yer Tostçular Çarşısı. Ayvalık’a gelipte Ayvalık Tostu yemeden dönmek olmaz, onu da yiyebileceğiniz en güzel yer, sahilde yer alan Toştçular Çarşısı içindeki Mesut Büfe. Diğer tostçular bomboşken Mesut’ta oturmaya yer bulunmuyor, diğerleri de güzeldir elbet ama bir kere en iyisinin Mesut olduğunu duyduğumuz ve yediğimiz tosta bayıldığımız için her seferinde Mesut’ta yiyiyoruz.

 

img_1683

 

Mesut Büfe’de tost yedikten sonra, üzerini tatlı ile şenlendirmek için Güler Pastanesi’ne gidiyoruz ve lezzetine doyum olmayan Lor Tatlısından yiyiyor, yanında sakızlı dondurma istiyor, eve dönerkende damla sakızlı kurabiyelerinden paket yaptırıp yanımıza alıyoruz 🙂

 

Lor Tatlısı ♥
Lor Tatlısı ♥

 

CUNDA ADASI

Gelelim Ayvalık’ın en güzel yerine yani Cunda Adası’na, yeni adıyla Alibey’e. Alibey Adası, önceden ana karadan tamamen bağımsız bir adaymış ancak günümüzde iki köprü ile karaya bağlanmış ve yarımada olmuş. Lale Adası ile Alibey Adası’nı birbirine bağlayan köprü ise, Türkiye’nin İlk Boğaz Köprüsü‘ymüş. Alibey Adası bugünkü ismini, Kurtuluş Savaşı’nda padişahın ‘Yunanlara teslim olun’ emrine karşı gelen Yarbay Ali Çetinkaya’dan almış.

Adanın girişinde bizi ilk önce Güneş Saati karşılıyor. Uzun bir şerit halinde ay isimleri ve etrafında çember oluşturmuş rakamlardan oluşan bu saat şu şekilde çalışıyor. Hangi ayda iseniz onun üzerinde duruyorsunuz ve gölgeniz mevcut saati gösteriyor. Cundalı Erol adına yaptırılan saatin hikayesini yanında bulunan metal levhadan okuyabilirsiniz.

 

Güneş Saati
Güneş Saati

 

Güneş Saatinden sonra, sahilde ilk durağımız Taş Kahve oluyor. Rumlardan kalan, sarımsak taşından yapılan duvarları, geniş camlı pencereli ve en az 150 yıllık tarihi ile Taş Kahve, Cunda’nın sembollerinden biri. Taş Kahve’de Dibek Kahvesi içmeden, huzurlu Ege manzarasına karşı oturmadan ve iç dekorasyonunu görmeyip havasını solumadan Cunda’dan ayrılmıyoruz 🙂

 

Taş Kahve
Taş Kahve

 

dsc_0373

 

Sıradaki durağımız Aşıklar Tepesi, zaten Cunda’ya geldiğimiz anda gözümüze kestirmiştik tepedeki değirmeni. Bu değirmen, zamanında Agios Yannis Kilisesi’ne un sağlayan değirmenmiş, zamanla tahrip olmuş ve geriye sadece temel taşları kalmış. Rahmi Koç tarafından restore edilen değirmen, bir kitaplık haline getirilmiş. Kitaplığa ise, ilerleyen yaşı nedeni ile göz sağlığı bozulan, “Göremediğime değil, okuyamadığıma üzülüyorum.” diyen, Emekli Büyükelçi Necdet Kent’in ve eşinin ismi verilmiş. Coca Cola’nın CEO’luğunu yapan oğulları Muhtar Kent ise, babasından kalan bin üçyüzü aşkın kitabı bu kitaplığa bağışlamış.

 

dsc_0339

 

Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı
Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı

 

Pazartesi günleri kapalı olan kitaplığa giriş ücretsiz. Bulunduğu tepenin manzarası çok güzel. Ama en güzeli hemen önünde bulunan, o güzel manzaraya karşı oturmanızı sağlayan cafesi. Burada oturup, limonata içip anın tadını çıkarabilirsiniz, en azından biz öyle yaptık 🙂

 

img_1659

 

Aşıklar Tepesi’nden de gözüken Taksiyarhis Kilisesi’ne geçiyoruz buradan. Kilise yine Rahmi Koç tarafından restore edilmiş ve İstanbul’da bulunan Rahmi Koç Müzesi’nin minyatürü sayılabilecek bir müze haline getirilmiş. İçerisinde model arabalar, eskiden kullanılar eşyalar ve çeşitli koleksiyonlar bulunuyor. Pazartesi günleri kapalı olan müzenin giriş ücreti 5TL.

 

Taksiyarhis Kilisesi
Taksiyarhis Kilisesi

 

dsc_0350

 

Akşam yemeği için, iskeleye kurduğu masalarına bayıldığımız Teos Meze Balık’ı tercih ettik. Cunda sahilinde yer alan restoranların hiçbiri denize sıfır değil, aradan yürüyüş yolu geçiyor ve manzara eşliğinde yemek yiyemiyorsunuz. Teos ise bu mekanlardan biraz daha uzak ve denize sıfır. Yer bulabilmek için rezervasyon yaptırmak şart, whatsapp üzerinden yer ayırtabiliyorsunuz.

 

Teos Meze Balık
Teos Meze Balık

 

Mezeleri inanılmaz lezzetli, gerçekten yediğimiz her şeye bayıldık, çok keyifli bir akşam geçirdik, fiyatları da Cunda ortalamasının birazcık altında. Teos Meze Balık, gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğim bir restoran oldu. O kadar memnun kaldık ki, ertesi gün yine burada rezervasyon yaptırmak istedik ancak dolu olduğu için yer ayırtamadık 🙁

 

dsc_0390

 

Teos dolu olunca, bizde Cunda’nın en ünlü restoranı Bay Nihat’a gittik. Son zamanlarda okuduğum yorumlarda, şöhretinin şişirilmiş olduğunu birçok insan belirttiği için, çok istekli gittiğimi söyleyemeyeceğim. Nitekimde öyle oldu, yediğimiz hiçbir mezeden memnun kalmadığımız gibi, çok yüksek fiyatlar ödedik, bunun karşılığında alamadığımız hizmette cabası. Sonuç olarak burada yediğimiz yemekte, ödediğimiz hesapta midemize oturdu!

 

Bay Nihat
Bay Nihat

 

Cunda’ya gittiğimiz akşamlarda kapanışı hep İmparator’da yaptık. Meşhur Lokma İmparatoru’na sizde instagramda denk gelmişsinizdir, o kadar hızlı lokma döküyorki, insan izlerken yoruluyor 🙂 Tezgahın önünde ne kadar kuyruk olursa olsun siz bekleyin çünkü beklediğinize değiyor 🙂

 

Lokma İmparatoru
Lokma İmparatoru

 

Tatlıyla kapanışımızı yapıyoruz böylece. Biz Ayvalık’ta 4 gün boyunca bunları yaptık. Peki neleri yapamadık derseniz, tekne turuna çıkamadık, bir günümüzü teknede geçirmek istemedik, genellikle öğlen 3e kadar denize girip sonrasında dolaştık. Ancak siz tekne turuna çıkmak isterseniz, tekneler Ayvalık Merkez’de sahilden kalkıyor, önlerinde standları var oradan bilgi alabilirsiniz, bir çoğunda sınırsız balık ikramı var, eşim Osman kesinlikle balık yemediği için de teknelere biraz çekimser kalmış olabiliriz 🙂

Buraya özgü Papalina Balığı’nın tadına bakamadık. Eşim zaten yemiyor, bende balık konusunda biraz seçici olduğum ve minik balık yiyemediğim için papalinayı deneyemedik.

Cunda Adası’nda bulunan Vino Şarap Evi’ne, balık dışında güzel yemekler yapan Uno’ya, Vedat Milor’un telefonunu denize düşürdüğü halde yemeğine devam ettiği Deniz Kestanesi restoranına gidemedik 🙂 Deniz Kestanesi sanırım kapanmış.

Cunda Adası’nda denize giremedik, en uygun yerin Ortunç Otel’e ait Ortunç Koyu olduğunu duyduk ancak otelimizin önünden denize girebiliyorken oralara gitmeye üşendik 🙂

Pasaportlarımızı yanımıza alsaydık Midilli’ye de geçebilirdik belki, artık bir dahaki sefere kaldı.

Ayvalık notlarımı okurken umarım keyif almışsınızdır 🙂 Yeni yazılarımda görüşmek üzere 🙂