• NE ZAMAN GİDİLİR?
    Kış ve Bahar Ayları
  • KAÇ GÜNDE GEZİLİR?
    3-4 Gün
  • VİZE
    Schengen
  • PARA BİRİMİ?
    Macar Forinti
  • TOPLU TAŞIMA?

    Kolay/Ucuz

  • RESMİ DİLLERİ?

    Macarca

  • PRİZ
    C Tipi/Avrupa
  • ZAMAN DİLİMİ?
    2 Saat Geride

Gezi Tarihi : Eylül 2016 Gezi Süresi : 4 Gece

Bu sene Kurban Bayramı tatili 9 gün olunca bizde iki farklı seyahat planı yapmaya karar verdik ve tatili ikiye böldük. İlk 4 gününü Ayvalık’ta, son 4 gününü ise Budapeşte’de geçirdik. Ayvalık notlarımı okumadıysanız sizi buraya alayım 🙂

Budapeşte daha önce Prag’a gittiğimizde de ziyaret etmek istediğimiz ancak vakit ayıramadığımız bir şehirdi. Eşim, ben ve arkadaşımız Ömer, kampanyalı uçak biletlerine baktık, hiçbirimizin gitmediği bir yer olsun istedik ve Budapeşte’de karar kaldık.

Budapeşte, Macaristan’ın başkenti, Orta Avrupa’nın ise en büyük şehri. 2 milyonluk nüfusu ile, Macar halkının %20’sinin yaşadığı yer. Macaristan’ın ikinci en büyük şehrinden 10 kat daha büyük.

Ortasından geçen Tuna Nehri sebebi ile, Buda ve Peşte iki farklı şehir olarak varlığını sürdürürken, ilk olarak Zincir Köprüsü yapılmış ve iki şehir birleştirilerek Budapeşte oluşturulmuş.

Buda, 800 yıllık süre içerisinde 31 kere işgal edilmiş. Çok zor şartlar altında bugünlere gelen şehir, birçok kez yıkılıp moloz yığınına döndükten sonra yeniden inşa edilmiş. Bu şehrin tarihinde bizim yerimiz neymiş derseniz;

Budapeşte 1526 yılındaki Mohaç Savaşı ile Osmanlı’lara geçmiş. Osmanlı burada 150 yıllık bir dönemde hüküm sürmesine rağmen, Osmanlı’dan geriye kaplıcaların dışında dikkate değer bir şey kalmamış.

1686 yılında şehir, Haçlı Orduları tarafından, onların deyimiyle kurtarılmış. Meşhur Habsburg’ların yönetimine geçen Macaristan, Avusturya Macaristan İmparatorluğunun kurulmasına imkan sağlamış.

2004 yılında ise Macaristan Avrupa Birliği’ne kabul edilmiş.

 

DSC_0626
Buda ve Peşte şehirlerini birbirine bağlayan Zincir Köprüsü.

 

Para Birimi

Geldik yine Avrupa Birliğinde olan ancak euro kullanmayan bir ülkeye daha 🙂 Macaristan da kendi para birimi olan Macar Forinti yani kısaltılmış adıyla HUF kullanıyor. En basit hesaplama yöntemi ile 1000HUF’u = yaklaşık 10TL olarak düşünebilirsiniz, yani 2 sıfır atma yöntemi ile hızlıca karşılaştırma yapabilirsiniz, yine de güncel kura bakmakta fayda var.

Bizim ülkemizde bu para birimini bulmak çok zor, yani biz Eminönü’nde dahi bulamadık. Sizin için hangisinin daha avantajlı olacağını anlayabilmek adına farklı döviz bürolarında para bozdurduk. Öncelikle Sabiha Gökçen’de ki döviz bürosunda toplam 3500HUF vardı onu aldık. Daha sonra Budapeşte Havalimanındaki döviz bürosundan bir miktar HUF aldık. En son ise, şehir içinde, çok turistik olmayan bir döviz bürosundan HUF aldık. Sonuç itibariyle, bir miktar komisyon almalarına rağmen şehir içindeki büro, diğer yerlerden çok daha uyguna geldi. Sizinde aklınızda olsun, havalimanları kesinlikle döviz bozdurmak için uygun yerler değil. Yinede siz birkaç yere sormadan, komisyon ve kur farkından haberdar olmadan karar vermeyin.

 

DSC_0511

 

Ulaşım

Biz İstanbul’dan Pegasus ile uçtuk, yaklaşık 2 saat süren yolculuğun ardından Budapeşte Havalimanı’na iniş sağladık. Havalimanında, seyahatimiz süresince sınırsız kullanabileceğimiz ulaşım kartlarından satın aldık. 7 günlük karta kişi başı 4950HUF yani yaklaşık 50lira ödedik. Normalde bizim seyahatimiz 5 gün sürecekti ancak ulaşım ucuz olduğu için ve tüm seyahatimizi kapsaması adına 7 günlük bilet satın aldık. Bu aldığımız kartı, havalimanı dahil olmak üzere, şehrin her yerinde kullandık. Onun dışında, tek kullanımlık bilet 350HUF, 10lu bilet 3000HUF olarak satılıyordu, güncel fiyatlara buradan ulaşabilirsiniz. Ulaşım kartını onaylatmanız gerekmiyor ancak bilet aldıysanız otobüslerin içinde, metroda ise duraklarda bulunan turuncu kutulara okutmanız gerekiyor.

 

IMG_0004

 

Toplu taşıma ile havalimanından şehir merkezine ulaşmanın en kolay yolu, hemen kapının önünden kalkan 200E numaralı otobüslere binmek, bu otobüslerin son durağı olan Köbanya Kispest durağında inip metroya aktarma yapmak. Dönüş yolunda da aynı rotayı tersten izleyebilirsiniz. Havalimanı, şehrin çok dışında olmadığı için, otobüs yolculuğu yaklaşık 20 dakika kadar sürüyor. Köbanya Kispest metro durağından ise sadece 3 numaralı metro hattı geçiyor, gideceğiniz durağa göre aktarma yaparak hedefinize ulaşabilirsiniz.

Genel olarak şehir içinde ulaşımı yürüyerek sağlayabilirsiniz ancak her yere de yürüyerek gidilmiyor, merkezi yerlerde evet ama mesafeli olan yerlerde mutlaka metro,tramvay ya da otobüs kullanmanız gerekiyor.

 

IMG_1814
Szent Gellert Metro İstasyonu

 

metro

 

Konaklama

Yine booking.com’un altını üstüne getirdim ve kendime göre en uygun fiyatlı, en konforlu, en yüksek konuk puanlı ve en merkezi oteli buldum 🙂 Üstelik diğer Avrupa şehirlerinden farklı olarak, kaldığımız otelin odaları kocamandı, eşyalar yeniydi, her gün odamız temizlendi, havlularımız değiştirildi, inanılmaz memnun kaldık. Gönül rahatlığıyla sizlerede Ibis Budapest City Otelini tavsiye edebilirim. Blaha Lujza Ter isimli metro durağından çıktığınız anda oteli karşınızda görüyorsunuz. Biz otele 4 gece için 210€ ödedik, kahvaltı dahil değildi.

 

Ne zaman gitmeli, kaç gün kalmalı?

Biz Eylül ayının ortasında gittik ve hava inanılmaz derecede güzeldi, gündüzleri ince tshirt giyerken, akşamları üzerimize sadece bir sweatshirt atmamız yetti. Kışın eksi derecelere kadar düşen bir havası var ancak Budapeşte kışın ayrıca tercih ediliyor, bunun en önemli sebebi sıcak termal havuzları. Soğuk havalardan, sıcak havuzlara geçiş yapılabilecek çok güzel bir rota. Yazın ise çok kalabalık ve sıcak, ikisi aynı anda insanı boğuyor, yine de tercih sizin 🙂

Biz 4 gece kaldık ve şehir dışında bir yere gitmedik, açıkçası bize birazcık fazla geldi, gezdiğimiz yerlere tekrar tekrar gittik, geniş bir şekilde gezdik, bazı turistik yerleri hem gece hem gündüz ziyaret etme fırsatımız oldu, Budapeşte’nin gece ışıklandırmaları muhteşem, sanki masallar ülkesindeymiş gibi hissettiriyor, o açıdan güzel oldu 🙂 Yani demem o ki, zamanınız kısıtlıysa 3 gecenin rahatlıkla yeteceğini düşünüyorum.

 

DSC_0644
Bana sorarsanız en güzel mevsim Sonbahar 🙂

 

Gezilecek Yerler

Budapeşte de gezilecek yerleri Buda Tarafı ve Peşte Tarafı olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Şehrin tarihi ve sessiz yakası Buda, daha hareketli, alışveriş caddelerine, mekanlara ev sahipliği yapan tarafı ise Peşte. Ben öncelikle Buda tarafını anlatacağım, sonrasında Peşte ile kapanışı yapacağım.

Gezdiğimiz yerlerin Macar dilinde isimlerini de yanlarına yazacağım, çoğu yerde, haritalarda ingilizce isimleri bulunmayabiliyor.

 

Buda

İlk olarak şehrin neredeyse her yerinden gördüğümüz Özgürlük Anıtı‘nın (Szabadsag szobor) bulunduğu, Gellert Tepesi’yle (Gellert Hegy) başlayalım. Gellert Tepesi’ne ulaşabilmek için, bulunduğunuz konuma göre tramvay ya da otobüsle belli bir yere kadar gelip, daha sonra yürüyerek yukarı tırmanmanız gerekiyor. Bu yürüdüğünüz yol sizlere o kadar güzel manzaralar sunuyorki, inanın hiç yorulmuyorsunuz. Bana göre Budapeşte manzarasının en güzel izlendiği yer Gellert Tepesi.

 

DSC_0803
Gellert Tepesi’nden Budapeşte Manzarası

 

Venedikli bir misyoner olan Gellert, tam bu noktada çivili bir fıçıya konulup Tuna Nehri’ne atılarak öldürülmüş. Bu olayın yaşandığı yer ise 1902 yılında, elinde bir haç taşıyan Gellert Heykeli ile işaretlenmiş. Hala Gellert’in bu noktadan Budapeşte şehrini kutsadığına inanılıyor.

 

DSC_0518

 

Tepede yer alan bir diğer yapı Özgürlük Anıtı, 40m yüksekliği ile şehrin her yerinden görülüyor. Anıt, Ruslar tarafından, Budapeşte’yi Almanya’dan kurtarıp özgür kılarken kaybettikleri askerleri anısına dikilmiş. Anıt, halka komünizmi hatırlatsada, artık şehrin simgelerinden biri haline gelmiş.

 

DSC_0809

 

Budapeşte’nin bilinen hamamlarından Gellert Hamamı da yine bu tepede yer alıyor. Tepenin aşağısında, köprünün bitiminde ise Rudas Hamamı bulunuyor. Bu hamam Sokullu Mustafa Paşa tarafından yaptırılmış ve kullanılmış. Yakın zamana kadar sadece erkeklerin kullanımına açık olan hamam, bazı günler kadınlara, bazı günler ise her ikisini de açık hale geliyor.

 

DSC_0531
Kubbesindeki deliklerden, içerisine gün ışığı sızan Rudas Hamamı.

 

Buda’da yer alan, ziyaret edilmesi gereken bir diğer tepe, Castle Hill (Varnegyed) yani Kale Tepesi. Tam Zincirli Köprü’nün karşısında yer alan tepeye, yürüyerek, tarihi füniküler ile ya da toplu taşıma kullanarak ulaşabilirsiniz. Füniküler çok keyifli olduğu için denemenizi tavsiye ederim 🙂 Biz füniküler ile çıkıp, yürüyerek inmeyi tercih ettik, böylece daha az yorucu oldu. Ulaşım kartları fünikülerde geçmiyor, kişi başı tek yön biniş ücreti 1200HUF.

 

DSC_0817
Camı açılabilen tarihi füniküler 🙂

 

DSC_0769

 

Kale Tepesi’nde yer alan en önemli yer, Kraliyet Sarayı (Budavari Palota). Asırlar boyu defalarca yerle bir edilip tekrar inşa edilen saray, günümüzde tüm ihtişamıyla kentin silüetinde yerini alıyor. Kral Matyas döneminde en görkemli günlerini yaşayan saray, Osmanlı döneminde oldukça ihmal edilmiş. Saray günümüzde resmi konut olarak değil, müze olarak varlığını sürdürüyor.

 

DSC_0515
Kale Tepesi

 

DSC_0631
Kale Tepesi’ndeki Budapeşte manzarasında biz ♥

 

Kalenin arkasında kalan yoldan, aşağı doğru yürümeye devam ederseniz, Kemal Atatürk Caddesi ile karşılaşacaksınız. Çok güzel bir yürüyüş yolu olan caddeye, Atatürk’ün adının verilmesi gerçekten çok gurur verici.

Bu yoldan biraz daha aşağı yürüdüğünüz takdirde ise ufak bir Osmanlı Mezarlığı olan alanı görebilirsiniz.

 

DSC_0833

 

IMG_1913

 

Kaleden sonra en önemli ikinci durak Matyas Kilisesi (Matyas Templom), nehre arkanızı döndüğünüzde sağa doğru devam ederseniz kiliseye ulaşabilirsiniz. Biz çok huzurlu ağaçlı bir yoldan yürüdük, denk gelirseniz sizde o yolu tercih edebilirsiniz.

 

DSC_0648
Bahsettiğim ağaçlı yol 🙂

 

Matyas Kilisesi ismini, burada iki kez evlenen Kral Matthias’tan alıyor. Budapeşte’nin en eski yapılarından biri olan kilise, Osmanlı döneminde camiye dönüştürülerek kullanılmış. Ben kilisenin en çok çatısına hayran kaldım. Giriş ücreti kişi başı 1500HUF.

 

DSC_0652

 

DSC_0671

 

Kilisenin hemen önünde, Budapeşte’nin en çok fotoğraflanan yerlerinden biri olan Balıkçılar Burcu (Halaszbastya) yer alıyor. Bir masal kitabının sayfalarından fırlamış gibi duran tabya, aslında eski bir yapı değil, tamamen süsleme amacıyla 20. Yüzyılın başlarında yapılmış. Anıt ismini, buradaki siperleri savunan balıkçılardan almış. Balıkçılar Burcu’nun üst tarafına çıkmak isterseniz ücreti kişi başı 800HUF.

 

DSC_0664

 

DSC_0663

 

Buda tarafında ziyaret ettiğimiz son yer Gül Baba Türbesi oldu. Gül Baba’nın Budapeşte’ye gülü getiren, bu sebeple güllerin babası olarak anılan ve halk tarafından çok sevilen bir derviş olduğu söyleniyor. Türbesi, Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılmış. Biz türbeyi bulana kadar canımız çıktı, navigasyonun tarif ettiği yol kapalıydı, öyle yokuşlar çıktık ki anlatamam, sonunda türbeye ulaştık ve tadilatta olduğunu gördük. Meğer çok uzun zamandır, hatta neredeyse her zaman tadilattaymış, anlayacağınız yorulduğumuzla kaldık. Siz siz olun, türbeyi ziyaret edecekseniz, mutlaka tadilatı bitmiş mi diye gitmeden önce kontrol edin.

 

DSC_0696

 

Peşte

Peşte tarafını, otelimizin bulunduğu uçtan başlayıp diğer kısıma doğru anlatacağım, Peşte tarafında gezilecek yerler daha fazla olduğu için önem sırasına göre değil, konuma göre aktarmaya çalışacağım.

Öncelikle Özgürlük Köprüsü’nün (Szabadsag Hid) yanında bulunan Budapeşte Merkez Pazar Hali (Vasarcsarnok) ile başlayalım. Burası lokallerin ve turistlerin alışveriş yaptığı, üzeri kapalı, eski moda bir pazar yeri. Alt katında meyve,sebze, baharat alışverişi yapılabilirken, üst katında ise hediyelik eşyalar, el yapımı ürünler satılıyor. Tezgah aralarına ise çeşitli restoranlar, büfeler yerleştirilmiş. Pazar günleri kapalı olan hal, Cumartesi günleri ise erken kapanıyor.

 

IMG_1850
Merkez Pazar Hali

 

Pazar yerinin hemen önünden başlayan cadde Vaci Utca Caddesi, Budapeşte’nin ünlü alışveriş caddelerinden biri. Bir ucunda halin yer aldığı caddenin diğer ucu Vörösmarty Meydanı’na çıkıyor. Bu meydan Hard Rock Café ve Budapeşte’nin en ünlü iki kafesinden biri olan Gerbeaud Café’ye ev sahipliği yapıyor.

 

IMG_1848
Vaci Utca

 

Meydanın yanındaki Deak Ferenc caddesinden, nehre doğru devam ettiğinizde, nehir turuna katılabileceğiniz tekneleri göreceksiniz. Burada farklı markalar hizmet veriyor, biz aralarından en kurumsal duranını seçtik 🙂 Legenda adlı firmanın tekne turuna katıldık. Bence Budapeşte’de tekne turu olmazsa olmaz aktivitelerden, öncelikle Budapeşte köprüler şehri, tüm köprüleri görebilmeniz ve nehir kıyısından görünen tüm tarihi yerleri fotoğraflayabilmeniz açısından kesinlikle tavsiye ediyorum. Turunuzun saatini giderken gündüz vakitlerine, dönüşte ise akşama denk getirebilirseniz, şehrin muhteşem ışıklandırmalarına da şahit olabilirsiniz.

 

DSC_0505
Sağ tarafta görünen teknelerle tur düzenleniyor.

 

Turlar gece turları, gündüz turları ve yemekli turlar olmak üzere üçe ayrılıyor. Gündüz turlarının bazıları, Budapeşte’nin tam ortasında bulunan Margaret Adası’nda 1buçuk saatlik mola veriyor, zaman dolunca iskeleye yeniden yanaşıp, sizi alıp bindiğiniz yere geri götürüyor, ben kesinlikle bu tura katılmanızı tavsiye ederim, Margaret Adası (Margit Sziget) gerçekten inanılmaz keyifli bir yer. Turda Türkçe anlatım seçeneği mevcut. Adaya giderken bir içecek ikramları oluyor, şampanyadan tutunda normal içeceklere kadar her çeşit var. Dönüş yolunda ise limonata ikram ediyorlar. Bizim katıldığımız Duna Bella turun kişi başı ücreti 3900HUF. Aşağıda tüm biletlerin detaylarını görebilirsiniz.

 

IMG_1711

 

Biz saat 17.00’daki tura katıldık, adaya gidene kadar Budapeşte’nin gündüz güzelliğini görme fırsatımız oldu. Margaret Adası’nda indik, bize adada kullanabileceğimiz indirim kuponları ve adanın haritasını verdiler. Margaret Adası’na köprü ile yürüyerek ulaşmakta mümkün, tekne turuna katılmasanız bile ziyaret edebilirsiniz. Margaret Adası ismini, Macar Kralı IV. Bela’nın kızı Margit’ten alıyor, Kral, Moğol işgalinden canlı kurtulması durumunda, kızını Tanrı’ya adayacağına söz vermiş ve 11 yaşındaki kızı Margit’i adada bulunan Rahibe Manastırına yazdırmış, böylece hem sözünü tutmuş, hem de kızını kötülüklerden korumuş, geri kalan hayatını bu adada geçiren kızın mezarı da yine bu adada bulunuyor. Osmanlı’nın hüküm sürdüğü dönemde ise ada, Harem olarak kullanılmış ve Kızlar Adası olarak anılıyormuş.

 

DSC_0828
Köprünün arkasında görünen yeşil alan Margaret Adası.

 

DSC_0567
Adada benim de güzel bir pozum olsun :p

 

Biz adada geçirdiğimiz süre zarfında, öncelikle 4 kişilik bir bisiklet kiraladık, motorlu olan araçlarda mevcuttu ancak bu bisikletler daha çok ilgimizi çekti 🙂 Turun bize verdiği kuponları kullanarak indirimli kiralama yaptık. Normal şartlar altında, bisikletin 1saati 5280HUF, saat arttıkça fiyat aynı oranda artıyor. Yine turdan aldığımız haritayı kullanarak adanın büyük bir bölümünü gezdik.

 

DSC_0552
Beyler sağolsun ben hiç pedal çevirmedim, arka koltukta keyif yaptım 🙂

 

Adanın içinde tarihi yapılar, termal havuzlar, minik bir hayvanat bahçesi, oteller ve cafeler bulunuyor. Adada aynı zamanda su gösterileri yapılıyor, biz ilk gidişimizde göremedik ancak daha sonra yürüyerek adaya ulaştığımızda, adanın girişinde su gösterilerini izledik, çok keyifliydi. O kadar huzurlu bir ada ki burası, Budapeşte’de geçirdiğimiz en güzel saatler bu adadakiler oldu 🙂

 

DSC_0889
Sincaplarla arkadaş olabilmek için yanınızda bolca fıstık götürmelisiniz 🙂

 

DSC_0868
Su gösterilerinin yapıldığı havuzlar.

 

DSC_0870
Beni burada bırakın pozu 🙂 ♥

 

Dönüş yolunda ise Budapeşte’nin gece manzarasını görme imkanı bulduk, gecesimi daha güzel gündüzü mü karar veremedim ancak ikisine de bayıldım ♥

 

DSC_0593
Parlamento Binası’nın gece görüntüsü.

 

Farkındaysanız adayı ve tekne turunu anlata anlata bitiremedim, tekneye bindiğimiz yerden nehir kıyısından anlatmaya devam edeyim 🙂 Teknelerin ada yönüne doğru biraz ilerisinde, Küçük Prenses Heykeli (Kiskiralylany) ile karşılaşacaksınız, bu minik heykelin dizine dokunan Budapeşte’ye tekrar geliyormuş, benden söylemesi 🙂

 

DSC_0789

 

Prenses’ten sonraki ilk köprü, Budapeşte’nin en ünlü köprüsü Chain Bridge (Szechenyi Lanchid) yani Zincir Köprüsü. Bu köprü iki şehri birbirine bağlayan ve tek bir şehir olmalarını sağlayan ilk köprü. Babasının cenazesini toprağa vermek için, nehrin karşı kıyısına geçmeyi bir hafta bekleyen ve bu sebeple çok sinirlenen Kont Szechenyi, 1849 yılında bu köprüyü yaptırmış. Köprüyü hem gece hem gündüz görmeli ve mutlaka üzerinden yürüyerek karşı kıyıya geçmelisiniz.

 

DSC_0764
Zincir Köprüsü

 

DSC_0603

 

Köprüden sonra ziyaret edilecek bir başka nokta, Tuna Nehri kıyısında bulunan Demir Ayakkabılar (Cipok a Duna Parton). Ayakkabıların bulunduğu yer, hikayesi gibi fazla hüzünlü. İkinci Dünya Savaşı sırasında yahudiler, nehir kıyısında vurularak nehre düşürülürmüş, o dönemde ayakkabılar onların hayatlarından daha değerli olduğu için ayakkabıları çıkartılırmış, buradaki demir ayakkabılar onları temsilen 2005 yılında buraya yerleştirilmiş.

 

DSC_0738

 

Anıtın biraz ilerisinde, Budapeşte’nin en ünlü simgelerinden biri olan Parlamento Binası (Orszaghaz) yer alıyor. Bazı bölümleri ziyaret edilebilen parlamento, 1885-1904 yılları arasında, İngiliz Parlamentosu örnek alınarak yapılmış. Şehrin en uzun yapısı olan bina, St. Istvan Bazilikası ile aynı boydaymış ve onlardan daha uzun bir bina yapmak yasakmış.

 

DSC_0822

 

Nehir kıyısını tamamladığımıza göre şehrin iç taraflarına geçebiliriz. Budapeşte’nin bir diğer ünlü meydanı Erzsebet Ter. Burada bir park yer alıyor ve parkın içinde, aşıkların kilit astığı bir ağaç bulunuyor. Diğer Avrupa şehirlerinden alışık olduğumuz köprülere asılan kilitleri, burada minik bir ağaca asıyorlar. Ben Paris’te Pont des Arts’a kilidimizi asıp, anahtarını nehre atarak aşkımızı ölümsüzleştirip konuyu kapatmıştım 🙂 Konusu açılmışken Paris yazımı okumayanları buraya alabilirim 🙂

 

IMG_0044

 

Meydanın hemen üst tarafında şehrin en büyük dini yapısı St. Istvan Bazilikası yer alıyor. En ürkütücü özelliği, Aziz Istvan’ın mucizeler yarattığına inanılan sağ eli, bu bazilikada kutsal emanetler kutusunda saklanıyor. Bazilikanın önünde bulunan meydan çok hareketli, biz gittiğimizde bir etkinlik için kurulan panayıra denk geldik, sanırım çikolata şenliği gibi bir şeydi, etrafında bulunan mekanlarda çok güzel.

 

IMG_0052

 

IMG_1846

 

Bazilika’nın hemen arka tarafında Jewish District olarak geçen Budapeşte’nin en hareketli bölgelerinden biri yer alıyor. Kiraly, Dob gibi ünlü caddeleri ve komünizmden sonra ortaya çıkan ‘Ruin Pubs’ olarak anılan, harabe barları ziyaret edebilirsiniz.

 

DSC_0894

 

Bu bölgenin paralelinde, şehrin en ünlü alışveriş caddesi Andrassy Ut yer alıyor. Andrassy Ut, Paris’teki Champs Elysees Caddesi örnek alınarak yapılmış. Şehrin meşhur Opera Binası (Magyar Allami Operahaz) da bu cadde üzerinde bulunuyor. Biz Opera metro durağında indik, önce bilet almak için Opera’ya gittik ancak çok geç kaldığımızı anladık, oraya gitmeden web sitesi üzerinden almak gerekiyormuş, hiç bilet bulamadığımız için opera izleyemedik. Caddeyi yürümeye bu noktadan başladık. Yine bir etkinliğe denk geldiğimiz için cadde trafiğe kapatılmıştı ve standlar kurulmuştu.

 

IMG_1861
Andrassy Ut

 

Terör Müzesi ve Yunus Emre Enstitüsü de yine bu cadde üzerinde bulunuyor. Caddenin sonu Kahramanlar Meydanı’na (Hösök Tere) çıkıyor. Kahramanlar Meydanı, Macarların Avrupa’ya gelişinin bininci yılında yapılmış. Biz meydanı hiç göremedik, çünkü atlı gösterilerin sergilendiği bir festivale denk geldik ve meydan tamamen kapatılıp gösteri alanına çevrilmişti. Meydanın hemen arkasında Budapeşte’nin şehir parkı Varosliget yer alıyor. İçinde bulunan gölet kışları buz pisti olarak kullanılıyormuş, güzel havalarda göl kenarında vakit geçirmek çok keyifli. Parkın içerisinde Vajdahunyad Kalesi bulunuyor, bu kalenin önünde standlar kuruluyor ve yiyecek, içecek, hediyelik eşya satışları yapılıyor. Buradan aldıklarınızı göl kenarında tüketerek keyifli vakit geçirebilirsiniz.

 

DSC_0845
Budapeşte, heykeller şehri.

 

Parkın içerisinde en çok turist çeken yer Szechenyi Termal Hamamı, içerisinde bulunan termal havuzlar, tarihi ortamı ile soğuk kış günlerinde turistlerin uğrak yeri haline geliyor. Bizim gittiğimiz dönemde hava çok sıcak olduğu için kaplıcaya gidemedik, belki bir kış günü yeniden ziyaret etme imkanı buluruz 🙂

 

Yeme İçme

Budapeşte’de nerelerde neler yedik birazcıkta onlardan bahsedeyim.

New York Café, burası Budapeşte’nin en ünlü cafesi ve sloganı ‘The Most Beautiful Café in The World’, anlayacağınız gibi kendilerini sadece Budapeşte’nin değil dünyanın en güzel cafesi olarak konumlandırıyorlar. Cafenin ortamı gerçekten çok güzel, sanki bir sarayda yemek yiyormuşsunuz hissine kapılmanızı sağlıyor. Sadece ufak bir uyarım olacak, girişte sıra beklerken, garson sizi cafenin sağ tarafına almak isterse kabul etmeyin, sağ tarafta bu bahsettiğim ihtişamdan eser yok, siz sol tarafı beklemek istediğinizi söyleyin, hem piyano da bu tarafta yer alıyor 🙂

 

DSC_0496
New York Cafe

 

Fiyatları da sarayda yemek yediğinizi doğrular nitelikte 🙂 Biz burada 3 kişi birer porsiyon yemek, birer tatlı ve iki şişe suya 30.015HUF ödedik. Sadece ödediğimiz servis ücreti 4.000HUF civarındaydı, yani yaklaşık 40-45lira. Yemekler ve tatlılar gerçekten çok lezzetliydi, ona lafım yok 🙂

 

IMG_0008
New York Cafe’de yediğim nefis tavuk

 

Café Gerbeaud, ikinci en ünlü café de burası. Yine şehrin eski cafelerinden biri olan Gerbeaud, Vörösmarty Meydanı’nda yer alıyor. Biz öğlen tatlı ve kahve molası vermek için uğradık, fiyatları New York Café ile benzer, burada da yediklerimizden çok memnun kaldık, 12.000HUF hesap ödedik.

 

IMG_0033

 

IMG_0038

 

İlk akşam rezervasyon yaptırmadığımız için, yemek yemeye güzel bir restoran bulamadık ve Vapiano’yu tercih ettik. Self servis olan restoranın pizzalarını hiç beğenmedik, tercih etmemeniz için özellikle yazmak istedim.

 

IMG_1760

 

Aszu Etterem, ikinci akşamımızda rezervasyon yaptırarak bu restorana gittik. Dışarıda bulunan masalarını önceki gün görmüştük ve hoşumuza gitmişti, bu sebeple dışarıda rezervasyon yaptırdık. Prag da deneyimlediğimiz Gulaş yemeği, burada çorba olarak karşımıza çıktı, aslında macar kökenli bir yemek olan gulaş genellikle dana etiyle yapılan bir haşlama yemeği. Biz gulaş çorbası ve ördek yedik, çok lezzetliydi tavsiye ederim. 22.500HUF hesap ödedik.

 

IMG_1823

 

DiVino, yemekten sonra oturup bir şeyler içebileceğiniz, St. Istvan Bazilikası’nın hemen yanında yer alan, dışarıda masaları bulunan ve her daim kalabalık olan bir mekan. Çok keyifli bir şarap barı olan bu mekanı denemenizi tavsiye ederim.

 

IMG_1825

 

Gelarto Rosa, DiVino’nun hemen yanında yer alan, gül şeklinde dondurmaları ile ünlü olan bir dondurmacı.

 

DSC_0732
Çok tatlı değil mi? 🙂

 

Matyas Pince, bir sonraki akşamımızda yine rezervasyon yaptırarak gittiğimiz bir Macar Restoranı. Bu restoranın özelliği, yemeğinizi Çigan Gecesi eşliğinde yiyiyor olmanız. Müzikten ve danslardan çok keyif aldık ancak müzisyenlerin ‘cd’mizi satın almazsanız, fotoğrafımızı çekemezsiniz’ tavrından hiç hoşlanmadık.

 

IMG_1882

 

Restoranın giriş bölümünde anı defteri gibi bir olay var, bizde girerken şöyle bir baktık ve türk bir arkadaşın yorumuna denk geldik. Kaz yemeği yemeyin çok iğrenç yazıyordu, ben kaz yiyecekken bu not yüzünden tereddütte kaldım ve ördek söyledim, Osman yine de kaz söyledi. Bizim ördeklerimiz yenecek gibi değildi ancak Osman’ın kazı çok lezzetliyli, ördeği yiyemediğim için kazı tırtıklamaya başladım 🙂 Yani herkesin damak tadı tabiki farklı ama o arkadaş yüzünden güzel bir akşam yemeğinden olduk 🙂 Herşeye rağmen en keyifli akşamımız buradaki oldu 🙂 28.000HUF hesap ödedik.

 

IMG_1892
İtiraf etmeliyim, bugüne kadar yiyemediğim tek ördek yemeğiydi 🙁

 

IMG_1890
Çigan Gecesi Hatırası 🙂

 

Szimpla Kert, harabe barların en ünlüsü. Toplama ürünlerle oluşturulan bu harabe bar konsepti bizim çok hoşumuza gitti. Burada ünlü macar içkisi palinkayı deneyebilirsiniz.

 

DSC_0898

 

Central Market içerisinde, Langi Plusz isimli bir büfede Langos yedik. Langos nedir derseniz, bizim hamur kızartmasının biraz daha büyüğü, üzerine sarımsaklı bir sos sürülüyor ve istediğiniz malzemeler ekleniyor, tavuklu, etli, sebzeli ne isterseniz mevcut. Elde yenen bir ürün ve yemesi bir hayli zor, tadı da fena değil, çok bayıldığımızı söyleyemeyeceğim 🙂 Fiyatı da eklediğiniz malzemelere göre değişiyor.

 

IMG_1917

 

Benim Prag’da bayıldığım bir hamur tatlısı vardı Trdelnik, onun isminin değişmiş hali burada da her yerde satılıyor. Hemde Prag’dakiler küçüktü, buradakiler kocaman, gördüğünüz yerde hemen alın bence 🙂

 

DSC_0723
Trdelnik

 

Menza Etterem, son akşamımızda gittiğimiz çok güzel bir restoran. Burada öncelikle birer sarımsak çorbası içtik, ben ilk defa sarımsağın çorbası olduğunu gördüm ve tadına bayıldım. Budapeşte’de yediğim en iyi şey, üzerinde minik bir langosla servis edilen sarımsak çorbası oldu, kendimde evde yapmayı düşünüyorum, becerebilirsem 🙂

 

IMG_1930
Bu minik langosun altında dünyanın en güzel çorbası var 🙂

 

Ben burada ördekli bir yemek yedim, Osman’la Ömer et yediler. Toplam 22.420HUF hesap ödedik. Kesinlikle Budapeşte’de yediğimiz en lezzetli yemeklerdi, burayı şiddetle tavsiye ederim.

 

IMG_1934

 

 

Alışveriş

Alışveriş anlamında Budapeşte bizleri pek tatmin eden bir yer olmadı, yine de neler alınabilir bahsetmem gerekirse.

Her yerde paprika adı verilen kırmızı biberlerden satılıyor. Milli içkileri olan Palinka yine aynı şekilde çok yaygın.

Vörosmarty Meydanı’nda Paprika Market adında çok güzel ürünlerin satıldığı ancak fiyatlarının bir hayli uçuk olduğu bir hediye dükkanı var.

Vaci Utca Caddesi üzerinde, bizim diğer şehirlende görüp çok sevdiğimiz Flying Tiger mağazasının şubesi vardı. İçerisinde uygun fiyatlı çeşit çeşit ürün satılıyor.

Onun dışında şehir dışında bulunan Premier Outlet Center’a gitmek gibi bir hata yaptık biz, dünyanın yolunu gittik ancak alışveriş merkezinde doğru düzgün mağaza bile yoktu. Kesinlikle gitmeyin, hem vaktinize hem gittiğiniz yola yazık.

 

DSC_0702

 

Budapeşte, fotoğraf ve görsel güzellik anlamında misafirlerine muhteşem manzaralar sunan, lezzetli yemeklere sahip, kaplıca ve termal havuz kültürü olan güzel bir şehir. Ancak şehrin sanki daha dün savaştan çıkmış gibi bir havası da var. 150 yıl burada hüküm süren Osmanlı’dan sadece kaplıcaların kalması da biraz üzücü. Genel olarak ben Budapeşte’yi sevdim ancak yeniden gitmek isteyeceğim şehirler listesinin en alt sıralarında yer alabilir 🙂

Son olarak hazırladığım haritayı aşağıda görebilirsiniz.