Gezi Tarihi : Aralık 2016 Gezi Süresi : Yarım Gün

Gaziantep gezi planımızı hazırlarken çıktı karşıma Halfeti. Aslında Şanlıurfa’nın bir ilçesi ancak Gaziantep’e daha yakın olduğu için, buradan aldıkları ziyaret sayısı daha fazla ve Halfeti sakinleri de genelde işlerini halletmek için Gaziantep’i tercih ediyorlar.

Halfeti eski taş evlerden oluşan kendi halinde bir ilçeyken, 2000 yılında Birecik Barajı’nın yapımıyla sular altında kalıyor. Önceden tedbir alındığı ve köyler boşaltıldığı için kimseye birşey olmuyor ancak çoğu köy Fırat Nehri’nin sularına gömülüyor. Halfeti bu hazin olayın sonunda adını duyuruyor ve köy bir anda turistlerin akınına uğruyor. Bizde bu hikayeleri okuyup, fotoğraflara bakınca, Gaziantep’e kadar gidip, Halfeti’yi ziyaret etmemek olmaz düşüncesiyle düştük yollara.

 

Ulaşım

Biz Gaziantep Havalimanında araç kiraladığımız için Halfeti’ye de araçla gittik. Gaziantep’e 100km uzaklıkta bulunan Halfeti, araçla yaklaşık bir saat sürüyor, Şanlıurfa’ya uzaklığı ise 112km ve yol yaklaşık 1buçuk saat sürüyor.

Toplu taşıma ile ulaşım sağlamak isterseniz, Gaziantep’ten Birecik araçlarına binip, Birecik’ten ise Eski Halfeti’ye kadar giden minibüslere binmeniz gerekiyor. İnsanlar o kadar yardımseverki, kime sorsanız yol göstereceklerdir.

Vaktiniz var ise, ilginizi de çekerse Birecik’te Kelaynak Üretim İstasyonu bulunuyor, burayı ziyaret edip kuşları fotoğraflayabilirsiniz.

 

Gezilecek Yerler

Halfeti, dünya üzerinde Cittaslow yani Sakin Şehir ünvanını alan nadir yerlerden. Urla yazımda Cittaslow hakkında bilgi vermiştim, Seferihisar’da seçilen yerler arasında bulunuyor. Ülkemizde 11 yerleşimin yer aldığı oluşumun sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

Halfeti’nin bir diğer özelliği, tüm dünyada siyah gülün yetişebildiği tek yer olması. Bu güller tomurcuk şeklinde oluyor, daha fazla büyümüyor. En önemli özelliği ise, dalından koparılıp başka bir yere götürüldüğünde rengi değişiyor, tohumu alınıp başka topraklarda yetiştirildiğinde siyah gül vermiyor. İlk okuduğumda çok etkilendiğim bu durum, Halfeti’nin mikroklima iklimine sahip olmasından kaynaklanıyor. Bahar aylarında çiçek veren siyah gülü, köy halkı bahçelerinde yetiştiriyor, gelen turistlere satıyor. Biz kışın gittiğimiz için sadece bir tane gül görebildik, tam anlamıyla büyümüş halini göremedik ancak baharda gidenlere tavsiyem mutlaka bahçelerde, çay bahçelerinde, restoranlarda bulunan bu gülleri görmeli, hatta satın alıp hem köy halkına katkıda bulunmalı, hemde bu mucizevi olaya şahit olmalısınız 🙂

 

DSC_2985
Siyah Gül

 

Halfeti ilçesi Fırat Nehri’nin yanına kurulmuş, Fırat o kadar büyükki, insan nehir olduğuna inanmakta güçlük çekiyor. Nehir kıyısından Halfeti’nin sonuna doğru devam ederseniz sizi Asma Köprü karşılıyor. Tahtadan yapılan bu köprünün üzerine çıkıp manzaranın güzelliğine hayran olabilirsiniz.

Fırat üzerinde yapılması gereken en güzel aktivite bir nehir turuna katılmak. Sular altında kalan köylerden sonra, halk kendine yeni bir iş kolu bulmuş, nehir üzerinde tekne turları başlatıp, ziyaretçilerini sular altında kalan köylere götürüyorlar, Halfeti’nin tarihi ile ilgili anlatımlarda bulunuyorlar. Nehir üzerine restoranlar kurmuşlar, evlerinin bazı odalarını pansiyona çevirmişler, bu şekilde geçimlerini sağlıyorlar. Tekneler kendinize özel kiralayabileceğiniz ya da tur düzenleyen başkalarıyla binbileceğiniz tekneler şeklinde ikiye ayrılıyor. Kalabalık bir grupsanız, zaten hiç düşünmeden kendinize özel tekne kiralayın, fiyatları tekne boyutuna ve pazarlık yeteneklerinize göre değişkenlik gösteriyor 🙂 Bizim gibi iki kişiyseniz, tur maliyetiniz toplamda 30lira. Tur teknelerinin tek kötü özelliği, o sessiz sakin, sadece doğayı dinleyebileceğiniz huzurlu ortamda, bangır bangır şarkılar çalıyor olmaları. Öyle güzel bir doğası varki Halfeti’nin, insan sadece sessizliği dinlemek istiyor.

 

DSC_2895
Nehir kıyısı boyunca dizilmiş tur tekneleri.

 

DSC_2898
Fırat

 

Tekneler sizi ilk önce Rumkale’ye götürüyor. Rumkale, dik kayalar üzerinde kurulu, tarihi bir kale. Kara yolu ile ulaşmanın da mümkün olduğu kaleye, biz sadece tekneden baktık. İçerisinde Aziz Nerses Kilisesi, Barşavma Manastırı ve su sarnıçları gibi yapıların kalıntıları bulunuyor.

 

DSC_2926
Rumkale

 

Tekne daha sonra Savaşan Köyü’ne doğru ilerliyor, namıdiğer Batık Köy. Bu köyü tekneden ilk gördüğümde gerçekten çok etkilendim, suyun üstünde görünen bir tek minare kalmış ancak altında kalanları, olanları düşününce insan ister istemez irkiliyor. Köy tamamen terkedilmiş, iki tane çay ocağının, eski yıkık dökük terkedilmiş evlerin dışında içerisinde bir şey barındırmıyor.

 

IMG_2719
Savaşan Köyü

 

İlk çay ocağına yanaşıyor bizimde teknemiz. Çok tatlı bir amca, semaverde hazırladığı çaydan ikram ediyor bizlere. O kadar güzel bir köyki burası, hiç dönmek istemiyoruz, saatlerce oturup izlesek doyamayız. Köyün sokaklarına da merdivenle çıkabiliyorsunuz buradan, ancak terkedilmişliğin dışında bir şey bulamıyorsunuz. Amcaya, bu soğuk havada içimizi ısıtan çayları için teşekkür edip ayrılıyoruz Savaşan Köyü’nden, ancak ne zaman aklımıza gelse yine içimiz ürperiyor, üzülüyoruz evlerini terketmek zorunda kalan insanlara.

 

DSC_2948

 

Teknemiz Halfeti’ye geri dönerken öyle çirkin bir manzara karşılıyorki bizi, yapana da yaptırana da yazıklar olsun dedirtecek cinsten. Bu küçük taş evlerin, eski ve güzelim mimarinin tepesine kondurulmuş bir otel binası. Neden biz böyle güzel yerlerin doğallığını koruyamıyoruz, nasıl böyle yapılara izin verebiliyoruz aklım almıyor. Biraz araştırınca görüyorumki halkta zamanında karşı çıkmış bu yapıya ancak engel olamamışlar.

 

DSC_2973
Köyün üzerinde yer alan, görmemenin mümkün olmadığı çirkin otel binası.

 

Halfeti’den ayrılmadan önce yüzen restoranlarda yemek yiyebilirsiniz. Şabut Balığı ve Haşhaş Kebabı’nın adını sıkça duyduk ancak biz Gaziantep’te tokken bile, yeni birşeyler denemek adına sürekli yediğimiz için karnımız oldukça toktu. Siz denemek isterseniz herhangi bir restorana oturabilirsiniz, kötü yapacaklarını hiç düşünmüyorum.

 

DSC_2958

 

Halfeti bizi büyüledi, bu kadar güzel bir yerle karşılaşabileceğimizi hayal bile edemezdik. Yolumuz yine Gaziantep’e ya da Şanlıurfa’ya düşerse, Halfeti ile özlem gidermeden asla geri dönemeyiz. Sizlerde mutlaka ziyaret edip bu güzellikleri görün isterim.

Pek yakında Gaziantep yazımı da paylaşacağım, beni Facebook ve Instagram’dan takip etmeyi unutmayın 🙂