Bu yazımı sizlere Güney Afrika seyahati ile ilgili ortalama zaman ve bütçe hakkında fikir vermesi, gitmeden rezervasyon yapmanız gereken etkinlikleri göstermesi amacıyla hazırladım. Sonrasında detaylı gezi rehberlerini paylaşacağım.

Kurban Bayramı tatilinin 9 gün olması sebebiyle uzak rotalara tatil arayışımız başladı. Bu kadar uzun süreli bir tatili Avrupa’da ya da yakın bir ülkede heba etmek istemedik. Değişik bir deneyim yaşayalım derken Afrika’ya gitmeye karar verdik ancak Afrika kıtası o kadar büyük bir coğrafyaya yayılıyorki, hangi ülkeye hangi şehre gidelim derken aklımız iyice karıştı.

İlk defa Afrika kıtasına ayak basacağımız için yumuşak bir geçiş olsun istedik, bir anda kendimizi kabilelerin arasında, hiç bilmediğimiz bir coğrafyada, hiç karşılaşmadığımız bir doğa içerisinde, farklı bir kültüre adapte olmaya çalışırken bulmak istemedik. Afrika bile kendi içerisinde onlarca farklı kültüre ev sahipliği yaparken, Fas’ta bambaşka, Kenya’da bambaşka bir hayat varken, bu karmaşıklığın içinde kaybolmak yerine en kolay yolu seçtik.

Afrika kıtasında ayak basabileceğimiz en gelişmiş ülke hangisi diye araştırma yaparken karşıma Güney Afrika çıktı. Hem Afrika kıtasının en güneyinde yer alıyor, hem resmi dilleri arasında İngilizce bulunuyor, hem Nelson Mandela gibi bir dünya liderinin yaşadığı yer, hem Hint Okyanusu ile Atlas Okyanusu arasında yer alıyor, hem muhteşem bir doğaya sahip, hem güney yarım kürede yer aldığı için mevsimleri bizimkine ters, hem de Afrika kıtasında katılabileceğimiz etkinliklerin hepsini içerisinde barındırıyor derken benim hemlerimin hiç bitmeyeceğini anladık ve Güney Afrika’ya gitmeye karar verdik.

 

 

Güney Afrika’ya gitmeye karar verdik vermesine ama şimdi de hangi şehirleri görmeliyiz diye düşünmeye başladık. Güney Afrika’nın (GA) diğer ülkelerden farklı olarak 3 başkenti var, Yürütme Başkenti Pretoria, Yasama Başkenti Cape Town ve Yargı Başkenti Bloemfontein. Bir de Johannesburg (Joburg) vardı, benim Güney Afrika ile ilgili en çok duyduğum şehirdi, öğrendimki Joburg’da GA’nın en büyük şehriydi.

Türk Hava Yolları’nın direkt uçtuğu şehirlere baktım. Cape Town, Durban ve Joburg’a uçuyordu. Biraz araştırma yapınca açık konuşmak gerekirse Durban pek ilgimizi çekmedi, Joburg ve Cape Town’a gitmeye karar verdik. Bayram tatilinde gideceğimiz ve THY ile direk uçacağımız için uçak biletleri oldukça pahalıydı, en ucuz bileti Joburg gidiş Cape Town dönüş olarak buldum ve planımız bu şekilde şekillenmeye başladı. Uçak biletlerine toplam 6.200 TL ödedik, kampanya dönemlerinde bir kişinin gidiş dönüş Cape Town biletinin 750$ olduğunu gördüğüm için bayramda bu fiyat normal geldi ve biletlerimizi satın aldım. Farklı havayolu firmaları ile aktarmalı uçsaydık bileti çok daha ucuza getirebilirdik ancak zaten 9 günlük tatilimiz vardı ve yolumuz nerden baksan 10 saatti, bu zahmete girmeyi istemedik.

 

 

9 günün kaç gününü Joburg’a, kaç gününü Cape Town’a ayırmalıyız sorusunun cevabını, buralarda yapılacak aktivitelere ve şehri gezmek için ayırmamız gereken zamana göre vermeliydik. Joburg’da mutlaka görmemiz gereken yerler için bir gün ayırmamız yeterliydi, Safari’ye katılabileceğimiz büyük milli parklarda Joburg’a daha yakındı, günübirlik Safari içinde bir gün ayırmamız gerekiyordu. Dolayısıyla 2 gece Joburg’a, 6 gece Cape Town’a ayırdık, zaten Cape Town’da ne kadar fazla kalabilirsek bizim için o kadar iyidi 🙂 Çünkü okuduğumuz ve gördüğümüz kadarıyla Cape Town dünyanın en güzel şehri olmaya aday bir şehirdi ve Joburg yanında oldukça sönük kalmıştı 🙂 Cape Town’da Masa Dağı’na çıkış, Fok Adası yolculuğu, köpekbalıkları arasında kafes dalışı, Ümit Burnu’nda iki okyanusun birleştiği yerde bulunma, penguenlerle aynı kumsalda güneşlenme ve okyanusta yüzme, helikopter gezintisi, şarap bağları rotası, balina gözlemleme yolculuğu gibi daha sayamadığım nice etkinlik vardı ve bizim hepsini gerçekleştirmek için yeterli vaktimiz yoktu 🙁

Joburg ve Cape Town arası karayolu ile yaklaşık 15 saat sürdüğünden iç hat uçuşu ile geçmeyi kararlaştırdık. Günlerimizde belli olduğu için skyscanner üzerinden havayolu firmalarına ve fiyatlarına baktım. Kulula, FlySafair, South African Airways, Mango gibi havayolu firmaları ile tanıştım ve aralarında en uygun fiyatlı olanı Mango’yu seçtim, konsepti bizim Pegasus’a benziyordu, 2 saat sürecek yolculuk için toplam 450TL’ye biletlerimizi satın aldım.

Uçak biletlerini hallettikten sonra booking.com üzerinden hangi bölgede hangi otelde kalmalıyız sorusunun cevabını aramaya başladım. Okuduğum kadarıyla Cape Town o kadar değil ama Joburg oldukça tehlikeli bir yerdi, bu sebeple otelimizin merkezi bir konumda olması önemliydi. Joburg’da sadece ilk gün Hop on Hop off otobüslerle şehri gezeceğimiz için, durağa yakın merkezi bir konumda, Neighbourgoods Market’ın hemen karşı sokağında yer alan bir otel ayarladım Once In Joburg, buraya iki gece için 450TL ödedik. Cape Town’da ise şehrin en merkezi caddesi Long Street’e yürüme mesafesinde Parliament Hotel isimli yeri ayarladım, 6 gece için 1.700TL ödedik.

 

 

Otelleri de netleştirdikten sonra sıra geldi gezilecek yerlerin planını yapmaya. Joburg basitti, ilk gün Hop on Hop off otobüs turu ile mutlaka görmemiz gereken Soweto, Mandela’nın Evi, Apartheid Museum, Neighbourgoods Market ve Sandton City’i görecek, ertesi gün ise Safari turuna katılacaktık. Safari kısmını gitmeden önce ayarlamam gerektiğini biliyordum, günübirlik gidebileceğimiz en uygun park Pilanesberg Milli Parkıydı, bir sürü tur şirketi arasından birisini seçmem gerekiyordu, önce 4-5 şirkete kadar eleme yaptım, sonra hepsine mail atıp programlarıyla ilgili bilgi aldım, en sonunda birinde karar kıldım ve rezervasyonumuzu yaptırdım. Sabah 6buçukta otelden alınıp akşam safari dönüşü yeniden otele bırakılacaktık. Sabah safarisi ve öğlen safarisi olmak üzere iki kere tura çıkacaktık ve öğle yemeği fiyata dahildi. Bu tura iki kişi için 1.250TL ödedim. Hazır elim değmişken Hop on Hop off otobüs biletini de satın aldım, ilk gün kısıtlı vaktimiz olacağı için bir de onunla zaman kaybetmek istemedim, iki kişi için biletlere 225TL ödedim.

Sıra Cape Town’a gelince işler karıştı, görülecek ve yapılacak çok fazla şey, az zaman vardı. Bu şehirlerde gezilecek yerler çok geniş alanlara yayıldığı ve araba kiralamadan gezmek mümkün olmadığı için Hop on Hop off otobüsler kurtarıcı oluyor. Bu sebeple Cape Town’da kalacağımız ilk iki gün için otobüs bileti satın aldım, bu biletlerle şehrin merkezini komple bitirebiliyorduk. Biletlere iki kişi iki gün için 150TL ödedim. Otobüs rotasının dışında dünyanın en güzel yolu sayılan Chapman’s Peak, Ümit Burnu, penguenlerin yuvası olan Boulders Beach, balina izleme noktası Hermanus ve bağlarıyla ünlü Stellenbosch Kasabası kalıyordu. Bizde üçüncü günden itibaren araba kiralamaya karar verdik. Budget’tan kiraladığımız araca 4 gün için 450TL ödedik. Araba kiraladığımız ilk gün Ümit Burnu turu yapacaktık. Ertesi sabah için Nelson Mandela’nın hapis yattığı ada hapishane olan Robben Adası turu için bilet satın aldım, oraya gidince bulabilmenin imkanı yoktu, riske atmak istemedim, ada turuna iki kişi için 200TL ödedim. Hapishane turu yaklaşık 4 saat sürdüğü için yarım günümüzü götürecek, kalan zamanda şehirde gezemediğimiz diğer yerleri gezecektik. Bir sonraki güne yine sabah erkenden Hermanus’ta balina izleme turu ayarladım, bu tura iki kişi için 460TL ödedim ve sabah tura katılacak yine yarım günümüzü harcayacak sonrasında Stellenbosch kasabasına gidecektik. Bu şekilde Cape Town’da yapmak ve görmek isteyeceğim her şeyi gerçekleştirmiş olarak ülkemize geri dönebilecektik 🙂

 

 

Bizim için işler yolunda gitti, tüm planlarımız tıkır tıkır işledi. Şurayı da göremedik, bu da içimizde kaldı diyebileceğim bir aktivite bulunmuyor. Osman köpekbalığı dalışı yapabilirdi belki ama ben cesaret edemediğim için o da istemedi. Helikopter turuna katılalım mı diye çok arada kalsakta bu etkinliğe vakit ayıramadık. Onun yerine kumsallarda okyanusa karşı bol bol güneşi batırdık, bence helikopter gezisinden çok daha keyifliydi 🙂

Güney Afrika seyahatinden hiçbir sıkıntı yaşamadan döndüğümüz için artık kendimizi Kenya’da bir Safari Lodge’da bir hafta boyunca safari yaparken hayal edebiliyor, Namibya’da çölde kamp kurduğumuz günleri düşleyebiliyoruz, Victoria Şelalesi’ne gideceğimiz günleri de iple çekiyoruz 🙂

Yazılarıma Johannesburg ve Cape Town Gezi Notları ile devam edeceğim, takip etmeyi unutmayın, sevgiler! 🙂