-
NE ZAMAN GİDİLİR?Her Mevsimde
-
KAÇ GÜNDE GEZİLİR?5-6 Gün
-
VİZESchengen
-
PARA BİRİMİ?Euro
-
TOPLU TAŞIMA?
Kolay/Ucuz
-
RESMİ DİLLERİ?
Katalanca
-
PRİZC Tipi/Avrupa
-
ZAMAN DİLİMİ?2 Saat Geride
Gezi Tarihi : Şubat 2017 Gezi Süresi : 4 Gece
Barselona, bizim balayı rotamızda yer alan, tur ile ziyaret ettiğimiz bir şehirdi. 4 günlük sıkıcı bir Madrid gezisinden sonra Barselona’ya gelmiştik, Ağustos ayıydı, aşırı sıcaktı, tabiri caizse gündüzleri kavruluyorduk, deniz tatili için değil kültür turu için orada bulunduğumuzdan bu kalabalık ve sıcak bizi fazlasıyla rahatsız etmişti ve Barselona’yı hiç sevmemiştik. Döndükten sonra çevremizden duyduğumuz yorumlar bizi şaşırttı, herkes şehre aşık olmuştu, gidenler anlata anlata bitiremiyordu, bizde kendimizi sorgulamaya başladık, bizde mi bir tuhaflık vardı yoksa gittiğimiz zaman mı yanlıştı diye? Bunun cevabını bulabilmemizin tek bir yolu vardı, Barselona’yı yaz ayları dışında yeniden ziyaret etmek 🙂 Aradan 3 yıl geçtikten sonra, bu sefer Şubat ayında, biz yolumuzu tekrardan Barselona’ya düşürdük. İyiki de düşürmüşüz, kendimizi bir anda şehre aşık olanlar kategorisinde buluverdik 🙂
Barselona, İspanya sınırları içerisinde yer almasına rağmen, Katalonya özerk bölgesini oluşturan şehirlerden biri ve başkenti. Burada yaşayanlar, kendilerini İspanyol değil Katalan olarak görüyorlar ve konuştukları dil bile Katalanca. İspanya’nın geri kalan şehirlerine göre, turizm anlamında ekonomiye çok fazla katkı sağladıkları için, işsizlik gibi, ekonomik kriz gibi durumlardan etkilenmek istemiyorlar. Biz üç sene önce gittiğimizde, bildiğiniz iş yavaşlatma eylemi yapıyorlardı ve buna en yakından şahit olduğumuz yer havalimanı oldu, sanırım tüm işlemlerimizi yaklaşık 4 saatte bitirmiştik.
Barselona’ya ilk kez tur ile gittiğimizde, rehberimiz kapkaç olaylarına dikkat çekmişti, şehir çok kalabalıktı ve hırsızlık yaygındı, otel odasında bile değerli bir eşya bırakmamamız konusunda uyarılmıştık. Çok şükür biz iki gidişimizde de bir şey çaldırmadan dönebildik, sizlerde dikkatli olun diye buradan uyarımı yapmak istedim.
14.00-17.00 Saatleri arası Siesta zamanı, çalışanlar öğle yemeği sonrasında kısa bir uyku molası veriyorlar, ziyaretlerinizde bu detayı dikkate alın derim.
Ulaşım
Biz İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan Türk Hava Yolları ile uçtuk, yolculuğumuz yaklaşık 3buçuk saat sürdü ve Barselona El Prat Havalimanı’na iniş yaptık. Havalimanından şehir merkezine ulaşmak için en kolay ve ekonomik yol olan Aerobus’ı tercih ettik. İki kişi gidiş dönüş 20,40€ ödedik . Bu otobüsler havalimanında terminal 1 ve 2’den kalkıyor, Plaça Catalunya meydanına kadar geliyor, dönüşte yine meydandan havalimanına kadar gidilebiliyor ve yolculuk yaklaşık yarım saat sürüyor.
Şehir içi ulaşımda ise metro, otobüs ve tren ağı oldukça yaygın, o sebeple ulaşım konusunda hiç sıkıntı çekmeyeceğiniz bir şehir ve bence en önemli özelliği, hangi ulaşım aracına binerseniz binin hepsi çok dakik, 1 dakika bile geciktiklerine şahit olmadık. Roma’da otobüs bekleyerek o kadar zaman kaybetmiştik ki, sonrasında Barselona gerçekten bizi inanılmaz mutlu etti 🙂 Tek yön ulaşım bileti 2,15€ iken, günlük sınırsız bilet 8,40€, T-10 gibi 10 binişlik biletler 9.95€. T-10 ve T-70 birden fazla kişi için kullanılabiliyorken, diğer biletleri kişiye özel almanız gerekiyor ve hepsi sadece zone 1de geçerli sayılıyor. Bir de bizim kullandığımız Hola BCN ulaşım kartları var, bunlar 2,3,4 ve 5 günlük, sadece zone1’de geçerli olan sınırsız ulaşım kartları, 3günlük kart 21.20€. Güncel fiyatlara buradan ulaşabilirsiniz. Gezilecek yerlerin tümü zone1’de yer aldığı için bu ulaşım biletlerinin tümü işinizi görecektir. Ufak bir uyarı da yapayım, diyelimki zone1’den metroya bindiniz ve zone2’de herhangi bir durakta indiniz, biletiniz buradaki kapıları açmıyor, istasyondan çıkamıyorsunuz, zone2’yi de kapsayan bir bilet almak zorunda bırakılıyorsunuz.
Konaklama
Ben gitmeden önce booking.com üzerinden yaptığım araştırmalar sonucunda, hem şehrin kalbi sayılabilecek Catalunya Meydanına yürüme mesafesinde, hem ucuz hem konuk puanı yüksek hem de temiz bir otel buldum, Sunotel Central. Otele 4 gece için 200€ ödeme yaptık. Ancak son gün burada bir sıkıntı yaşadık ve o sebeple sizlere tavsiye edemiyorum. Konaklamamız mükemmel geçti, çok memnun kaldık, personel çok yardımsever ve güleryüzlüydü, bunları inkar edemem, son gün otelden çıkış yapacağımız için toparlanırken yatağın başucunda 3 4 tane böcek gördük, oda çok karanlık olduğu için en başından beri ordalardı da biz mi farketmedik bilmiyoruz ancak böcekleri öldürdüğümüzde bizi baya bir ısırdıklarını anladık, inanılmaz rahatsız olduk ve olay bu şekilde bitmedi. İstanbul’a döndüğümüzde eşimin cildi kabarmaya başladı, yaklaşık bir ay dermatoloji bölümünde tedavi gördü. Bu olayda yurt dışında yaşadığımız ilk talihsiz olay olarak tarihe geçti 🙁
Gezilecek Yerler
Barselona denilince ilk akla gelen kişi tabiki de ünlü mimar Antoni Gaudi, aslında Barselona’yı Barselona yapan ta kendisi. Dolayısıyla gezilecek yerler listesinin başında onun eserleri geliyor. En önemli eseri, yapımını tamamlayamadan hayata gözlerini kapadığı La Sagrada Familia yani Kutsal Aile Bazilikası. Gaudi son eseri olan bazilikanın yapımına başladığında başka hiçbir proje ile ilgilenmemiş. 1926 yılında 74 yaşındayken aktif olarak kilisenin inşaatında çalışırken, kendisine tramvay çarpmış ve üzerinde eski püskü kıyafetler olduğu için kimse onu tanıyamamış ve devlet hastanesine götürmüşler. Gaudi olduğu anlaşılınca da, şehrin ileri gelenleri onu özel kiliniğe sevk etmek istesede Gaudi kabul etmemiş, benim yerim burası demiş ve kurtarılamamış. Sagrada Familia’nın içerisine gömülmüş. Böyle önemli bir mimarın bu şekilde son nefesini vermesi gerçekten çok üzücü.
Kilisenin inşaatı halen yardım ve giriş ücretleri ile devam ettiriliyor. 2026’da yani Gaudi’nin ölüm yıldönümünün 100. Yılında tamamlanması hedefleniyor. Kiliseye giriş ücreti kategorilere göre değişiklik gösteriyor, sadece kilisenin içini gezmek isterseniz ücreti 15€, kulelerinden birine çıkmak isterseniz 29€ ödemeniz gerekiyor, bazı günler indirim uygulayabiliyorlar. Kilise önünde en az bir iki saat sıra beklemek istemiyorsanız, biletinizi kesinlikle online almanız gerekiyor. Bilet satın alabileceğiniz sayfaya buradan ulaşabilirsiniz.
Kilisenin içine girdiğiniz zaman inanılmaz etkileneceğinizin garantisini verebilirim, ben daha önce bu kadar hayran kaldığım başka bir yapı görmedim 🙂 Eserlerinde doğadan ilham alan Gaudi bizlere de bu hissiyatı vermeyi çok iyi başarmış, kendinizi sık ve uzun ağaçların arasında gibi hissediyor, başınızı nereye çevirseniz doğadan bir figür ile karşılaşıyorsunuz.
Kulelere asansör ile çıkılıp, merdivenle iniliyor, merdivenleri oldukça dar olduğu için benim gibi klostrofobisi ve yükseklik korkusu olanlara tavsiye etmiyorum. Ayrıca kiliseden çıkınca mutlaka etrafında bir tur atarak dışınıda incelemenizi öneriyorum.
Park Güell, sanayici Güell ailesinin finanse ettiği bir konut projesi olarak Gaudi tarafından tasarlanmış ancak evlerden bir tanesi bile satılamayınca, içerisinde 3 ev bulunan, etrafı yeşil alanlarla çevrili bir parka dönüştürülmüş. O zamanki insanların aklına şaşmalı, kim bu kadar huzurlu bir ortamda şekerden evlerin içerisinde yaşamak istemezki 🙂
Evlerden birinde Gaudi yaşıyormuş, burası 5,5€ karşılığında ziyaret edilebiliyor.Parkın anıtsal kısmı 3 sene önce gittiğimizde ücretsizdi ancak artık ücretliymiş, 7€ karşılığında ziyaret edilebiliyor ve aynı anda sadece belirli sayıda kişiyi alıyorlar, dolayısıyla size söylenen saati beklemeniz gerekiyor.
Sagrada Familia ve Park Güell şehir merkezinin biraz dışında kalıyorlar. Şimdi anlatacağım Gaudi eserleri ise merkezde yer alıyor. Passeig de Gracia isimli ünlü alışveriş caddesi üzerinde iki adet Gaudi eseri bulunuyor. Bunlardan ilki Casa Mila, Taş Ocağı olarak anılan, çatısındaki bacaların estetikliği sebebiyle insanların ilgisini çeken yapı ziyaret edilebiliyor. İçerisinde mobilyalar yer alıyor ve duvar süslemeleri, iç mekan ayrıntıları en az çatısı kadar güzel. Giriş ücreti 22€.
Casa Batllo, cadde üzerinde yer alan diğer Gaudi eseri. Çatısı sürüngen sırtı olarak tasarlanan, dışardan bakılınca kemikleri andıran detaylara sahip olan yapının içerisinde mobilya bulunmuyor. Mila’ya göre daha renkli olan bu yapının üzerinde, yazın belli günlerinde ışık gösterileri yapılıyor. Aşağıdaki videoda bir örneğini görebilirsiniz. Giriş ücreti 23,5€.
Palau Güell, La Rambla Caddesi üzerinde bulunan, Gaudi’nin Güell ailesi için tasarladığı saray ve bu aile ile yaptığı ilk işi. Giriş ücreti 12€.
Son olarak Plaça Reial meydanındaki sokak lambaları da Gaudi tasarımı. Aynı zamanda bizim gidemediğimiz iki eseri daha bulunuyor, Casa Calvet ve Casa Vicens, vaktiniz var ise bu farklı yapıları da ziyaret edebilirsiniz.
Gaudi eserleri dışında nereleri gezebiliriz derseniz , şehrin kalbi sayılabilecek Plaça de Catalunya meydanından anlatmaya başlayabilirim. Plaça de Catalunya yani Katalonya Meydanı, şehrin en ünlü ve en haraketli meydanı. Hard Rock Café ve İspanyolların yerel markası olan El Corte Ingles’in en büyük mağazalarından biri bu meydanda yer alıyor.
Katalonya Meydanı, şehrin en ünlü alışveriş caddesi olan La Rambla’nın başladığı yer, La Rambla limana kadar devam ediyor, meydanın üst tarafında ise cadde Rambla de Catalunya olarak devam ediyor, Rambla de Catalunya’nın paralel caddesi ise lüks alışverişin ve Gaudi’nin evlerinin üzerinde bulunduğu Passeig de Gracia Caddesi. Bu caddelerin hepsinde turlamanızı öneririm ancak La Rambla Caddesi’ni meydandan başlayıp limana kadar yürümeyi ihmal etmeyin derim.
Cadde üzerinde uğramanız gereken yerlerin ilki La Boqueria isimli kapalı pazar yeri. Pazar günleri kapalı olan pazarda, meyve, sebze, et, şarküteri ürünleri, deniz ürünleri, oturup yeme imkanı olan tapas barlar bulunuyor. Burada herkes ellerinde satın aldıkları ürünleri yiyerek geziyor, gerçekten çok keyifli bir pazar, mutlaka uğrayın ve birşeyler tadın. Akşam pazarı mantığı burada da geçerli, fiyatlar saatler ilerledikçe düşüyor.
Cadde üzerinde ikinci durağımız Plaça Reial Meydanı, Kraliyet Meydanı anlamına gelen bu meydan, caddeden aşağı doğru inerken solda bir sokakta yer alıyor, hemen sağ tarafta karşı sokağında ise Palau Güell’i görebilirsiniz. Burası benim Barselona’da en sevdiğim meydan oldu, palmiye ağaçlarıyla çevrili, Gaudi’nin tasarladığı sokak lambalarına ev sahipliği yapan, ortasında bulunan havuz ile her daim suyun sesini duyabileceğiniz, etrafında ise çok güzel mekanların bulunduğu bu meydanda biraz zaman geçirmenizi öneririm, insanın içi huzur doluyor 🙂
Eskiden caddenin her yerinde bulunan sokak sanatçıları artık caddenin sonuna alınmış, burada gösterileri izleyebilir, para bıraktığınız takdirde fotoğraf çektirebilirsiniz.
La Rambla’nın en sonunda sahile ulaşıyorsunuz ve burada sizi Christoph Colomb Heykeli karşılıyor. Amerika keşfi dönüşü Colomb’un ilk karaya ayak bastığı yer burasıymış, bu sebeple heykeli dikilmiş.
Liman Bölgesine geçmeden önce Barri Gotic ve El Born Bölgelerinden bahsetmek istiyorum. La Rambla’dan limana doğru inerken sol tarafınızda kalan bölge Barri Gotic Bölgesi. Burada yer alan dar sokaklar, binaların mimarileri gerçekten görülmeye değer. Bu bölgede görülmesi gereken en önemli yapı Barselona Katedrali.
El Born ise yüzünüzü denize döndüğünüzde Barri Gotic’in sol tarafında kalan bölge. Bu bölgede başlıca ziyaret edilmesi gereken yerler Picasso Müzesi ve Santa Maria del Mar Bazilikası.
Şehrin en popüler müzelerinden biri olan Picasso Müzesi’nde, Picasso’nun erken dönem eserleri sergileniyor. Pazartesi günleri kapalı olan müzenin giriş ücreti 11€. Eğer geziniz ayın ilk Pazar gününe denk gelirse, her ayın ilk pazar günü müzeler ücretsiz ziyaret edilebiliyor (Picasso, MNAC, Tarih Müzesi gibi müzeler). Onun dışında Picasso Müzesi her pazar günü öğlen 3’ten sonra da ücretsiz gezilebiliyor. Müze içerisindeki eserler kadar, müze binasıda çok güzel, bu sebeple ziyaret etmenizi öneriyorum.
Gelelim liman bölgesine, Colomb Heykeli’nin tam karşısında Barselona’nın Marinası olan Port Vell ve büyük bir akvaryum yer alıyor. Akvaryumun büyük olduğunu okumuştum ancak İstanbul’dakilerin daha güzel olduğu düşüncesiyle biz burayı ziyaret etmedik. Çocuklu aileler için uygun olabilir belki, giriş ücreti 18€. Akvaryumun hemen yanında ise Maremagnum adında bir alışveriş merkezi bulunuyor. İçerisi çok hareketli değil, önünde bulunan banklar daha keyifli, şöyle bir dolaşıp çıktık bizde.
Sahilin en güzel bölümü Barceloneta Plajı ve hemen önünde bulunan yürüyüş yolu. Burası gerçekten kışın çok huzurlu, yürüyüş yapanlar, kumsalda köpeğiyle oyunlar oynayanlar, spor yapanlar ve sadece denize karşı oturup kafa dinleyenlerle dolu. Ancak yazın durum pekte iç açıcı değil, buradan yani şehrin içinden denize girilebiliyor ve haliyle çok kalabalık oluyor, iğne atsan yere düşmez sözünü burası için kullanabiliriz, çokta temiz olduğu söylenmiyor.
En az Barceloneta Plajı kadar huzurlu olan bir diğer yer Ciutadella Parkı. Barselona’nın en büyük şehir parklarından olan Ciutadella, tekne ile gezintiye çıkılabilicek göletler, kocaman bir Mammut Heykeli, Parlamento Binası ve Avrupa’nın en iyi hayvanat bahçelerinden biri olan ParcZoologico’yu içerisinde barındırıyor. Parka girişi Arc de Triomf üzerinden yaparsanız, bu Zafer Takını’da görme imkanı bulursunuz.
Barselona’ya gelipte futbol stadyumu Camp Nou’yu ziyaret etmemek olmaz diyemiyorum, bence olur ama söz konusu erkekler olunca pek mümkün olmuyor 🙂 Bizde eşim sebebiyle stadyumu ziyaret ettik, dilerseniz içerisinde 20€ karşılığında tur da atabilir ya da denk gelirseniz maça gidebilirsiniz. Barselona şehir merkezinin biraz dışında yer alan stadyuma L5 metrosuyla Collblanc durağında inerek ulaşabilirsiniz.
Katalonya’da boğa güreşi yasaklandığı için burada bulunan büyük bir arena, alışveriş merkezine dönüştürülmüş. Arena Avm içerisinde direkt olarak terasa çıkabileceğiniz merdivenler yer alıyor, zaten buranın olayı teras, yoksa avm içerisinde hayat yok gibi 🙂
Terasa çıktığınız zaman hemen önünüzde yer alan meydan Plaça Espanya. Burada bulunan kuleler, Venedik San Marco Meydanı’nda bulunan Campanile örnek alınarak tasarlanmış. Bu meydan aynı zamanda Montjuic Tepesi’ne çıkış noktası, yürüyebilir ya da teleferik ile çıkabilirsiniz.
MNAC Müzesi bu tepede yer alıyor. Hemen önünde bulunan havuzda ise renkli, ışıklı ve müzikli su gösterileri yapılıyor. Gideceğiniz tarihe göre gösterilerin gün ve saatlerini kontrol etmekte fayda var. Tepede aynı zamanda Montjuic Kalesi, Olimpiyat Köyü ve Joan Miro Müzesi yer alıyor.
Poble Espanyol adındaki İspanyol Mimarisi’ni minyatür yapılarla gösteren, sanatçı atölyelerinin ve çok sevimli dükkanların yer aldığı yapay köyde burada bulunuyor. Biz ilk ziyaretimizde bu köyü gezmiş ve bayılmıştık. Sizlerde 13€ karşılığında bu köyü gezebilirsiniz.
Son olarak bizim vakit ayırıp gidemediğimiz ancak sizin vaktiniz olursa diye yazmak istediğim bir yer var Tibidabo. 542m yükseklikte bulunan tepe, eski bir lunapark, telekomünikasyon kulesi ve katolik kiliseye ev sahipliği yapıyor. Merkezden yaklaşık 1 saatte üç vasıta değiştirerek ya da Katalonya Meydanı’ndan direkt giden otobüslerle ulaşabileceğiniz tepe, fotoğraf çekmek adına çok güzel kareler sunuyor.
Şehir dışında nerelere gidebiliriz derseniz en popüler alternatif Montserrat Tepesi. Burada İspanya’nın en önemli hac mekanlarından biri olan manastır ve siyah Madonna Heykeli bulunuyor. Dağların kayaların arasına yapılmış olan manastır gerçekten çok etkileyici ve tepe çok huzur verici.
Biz ilk ziyaretimizde tur otobüsüyle gitmiştik, yol o kadar güzeldi ki zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştık. Toplu taşıma ile ulaşım sağlayacaksanız, Katalonya Meydanı’ndan R4 treni ile Martorell durağına, buradan R5 treni ile Monistrol de Montserrat durağında inip, teleferik ile Montserrat’a çıkabilirsiniz. Bu yolculuk tren saatlerine bağlı olmakla birlikte yaklaşık 150dakika sürüyor.
Bir başka şehir dışı rotası Dali Müzesi, Figueres isimli şehirde yer alan müzenin mimarisi muhteşem gözüküyor. Bu kadar uzak olmasaydı bizde gidebilirdik belki, yolculuk 3 saat kadar sürdüğü için vakit ayırabilmek gerek.
Gezilecek yerler bu şekilde, etkinlik olarak ne yapılabilirin cevabı Flamenko Şovu izlemek. Araştırmalarıma göre Palau Dalmases en uygunu gibi görünüyor, 19.30 ve 21.30da gösterileri var, 1 saat sürüyor ve 1 içecek dahil 25€. Biz ilk gidişimizde katıldığımız için bu sefer deneyimlemedik, sizlere fikir vermesi açısından buraya bırakıyorum 🙂
Yeme-İçme
Barselona’yı yeme içme konusunda Avrupa’da tek geçerim. O kadar lezzetli, o kadar herkese hitap eden mutfakları varki, bu şehirde aç kalmak mümkün değil. Öncelikle bu şehrin olayı Tapas, Sangria ve Paella! Tapaslar minik atıştırmalıklar, mezeler desem yanlış olmaz sanırım. Çok fazla çeşit olduğu için illaki size uygun birkaç çeşit tapas bulabilirsiniz. Sangria, kırmızı şarap ve meyvelerle yaptıkları bir içecek, birde Cava Sangria var, o da beyaz köpüklü bir şarap olan Cava ile yaptıkları sangria. Paella ise deniz mahsülleri ile yaptıkları risotto benzeri bir yemek, vejeteryan ve farklı etli çeşitlerini de yapıyorlar. Biz bu lezzetleri nerelerde tattık şimdi onlardan bahsedeceğim.
Başlıca yediğimiz tapaslar şu şekilde,
Patatas Bravas, özel soslu patates kızartması, favorimiz.
Pan Con Tomate, domates,sarımsak ve zeytinyağlı ekmek.
Tortilla de Patatas, patatesli omlet.
Pimientos Padron, kızarmış yeşil biber.
Ensaladilla Rusa, Rus salatası ancak içerisinde ton balığıda var, çok lezzetli.
Champinones al Ajillo, mantar tava ama hayatımızda yediğimiz en iyisi 🙂
Huevos Cabreaos, yumurtalı patatesli değişik bir tapas.
Cerveseria Catalana, Barselona’nın en iyi tapas barı olarak biliniyor. Rezervasyon almıyorlar, restorana gidip isminizi yazdırıp sıra bekliyorsunuz, bu sebeple akşam sekizden önce gitmekte fayda var. Dilerseniz masalarda oturabilir ya da tapas barda oturup görerek seçip yiyebilirsiniz. Tapas fiyatları 3-4-5€ civarında. Biz burada 32€ hesap ödedik.
Ciutat Comtal, Cerveseria Catalana’nın bir şubesi olarak düşünebilirsiniz, menüleri aynı ancak biz burayı daha çok sevdik. Hava güzelse dışarda oturma imkanı da var. İki akşam yemeğimizi burada yedik, rezervasyon durumu burada da geçerli ancak dışarda da masaları olduğu için oturmak daha kolay. Burada da 35-40€ civarında hesap ödedik.
7 Portes, Paella yiyebileceğiniz en güzel restoran. Hem tarihi ve çok hoş bir ortamı var, hemde Paella çok lezzetli. Burada oturabilmek için rezervasyon yaptırmak şart, ben gitmeden önce online olarak yaptırmıştım. Deniz mahsüllü Paella 23€, paella çeşitlerine göre fiyatta değişkenlik gösteriyor. Eşim deniz mahsülü yemediği için biz sebzeli paella tercih ettik, bir adet Paella kesinlikle iki kişiye yetiyor, sipariş verirken bu ayrıntıyı atlamayın derim. Biz burada 50€ hesap ödedik.
Casa Lolea, benim bayıldığım ve son gün gittiğimiz için çok pişman olduğum bir restoran oldu, ilk günler gitseydik burayı kesinlikle birkaç kez daha ziyaret ederdik. Öncelikle konsepti çok tatlı ve butik bir restoran, sonrasında trüf mantarlı risottosu gerçekten muhteşem! Farklı çeşit sangrialara sahipler, bardakları 4-5€ arasında değişiyor. Tapas olarak Patatas Bravas inanılmaz lezzetli, domatesli ekmekleri tam bir işkence, bütün domates sarımsak ekmek ve yağ getiriyorlar, kendi domatesli ekmeğinizi yapıyorsunuz tavsiye etmiyorum 🙂 Yemek sonunda Crema Catalana yani bizim bildiğimiz adıyla krem brule yemeyi de ihmal etmeyin. Buraya mutlaka yolunuzu düşürün, şiddetle tavsiyemdir 🙂 Biz burada 40€ hesap ödedik.
Bunlar dışında listeme eklediğim ancak gidemediğimiz mekanlar oldu. En çok gitmek istediklerimi yazayım, sizlere faydası olur belki. El Xampanyet, çok minik bir tapas bar, Pazar günü öğleden sonra kapanıyor ve Salı günü öğlen açılıyor, biz bu sebeple gidemedik, günlerimiz denk gelmedi. Burada daha çok ekmek üstü tapaslardan bulunuyor. Ev yapımı şampanyaları çok methedilmiş, siz deneyimlerseniz yorum bırakabilirsiniz 🙂
Euskal Etxea Taberna, kürdan hesabıyla hesap ödediğiniz bir tapas bar. Bardan dilediğiniz tapasları tabağınıza dolduruyorsunuz, burada da ekmek üstü tapaslar çoğunlukta ve her biri 2€, yemeğiniz bitince yediğiniz kürdanlar sayılıyor ve hesap ödüyorsunuz, bence çok tatlı ve samimi 🙂 Buraya da giderseniz aşağıya yorum eklemeyi ihmal etmeyin 🙂
Els4Gats, ispanyol tatlısı churros yemek ve kahve içmek için gittiğimiz ancak yemek saati olduğu için servis yapmadıkları bir café. Picasso’nun vakit geçirdiği ve menü resmi çizdiği café olarak biliniyor.
Kahvaltı için gittiğimiz mekanların ilki Pannus, sandviçleri çok lezzetli ve tanesi 4€. Hızlı bir kahvaltı için ideal, burada ödediğimiz hesap 16€.
Diğer bir kahvaltı mekanı 365, farklı yerlerde de şubelerini gördük. Burada nefis kremalı kruvasanlar ve sandviçler yiyebilirsiniz. Bizim ödediğimiz hesap 12,50€.
Alışveriş
Bizim bildiğimiz ve severek alışveriş yaptığımız birçok marka İspanyollara ait. Zara, Mango, Pull and Bear, Stradivarius, Desigual, Massimo Dutti, Bershka ve Oysho bu markalardan bazıları. Zaten her yerde bu mağazaları göreceksiniz, girip bir kolaçan etmekte fayda var, Zara ve Oysho’dan çok ucuza alışveriş yaptığımı söyleyebilirim.
El Corte Ingles, İspanyolların içerisinde her türlü ürünü bulabileceğiniz alışveriş merkezi markaları, yani Boyner gibi düşünün ama içerisinde herşey var. Katalonya Meydanı’nda bulunan şubesine mutlaka girin derim.
Benim çok sevdiğim konsept mağazalar Tiger ve La Cure Gourmande’un şubeleri yine Barselona’da mevcut. Tiger’dan çok ucuza çok eğlenceli ve faydalı ürünler alabilir, La Cure Gourmande’da nefis kurabiyeler tadabilir ve satın alabilirsiniz.
Duck Store, denk geldiğimiz çok tatlı bir plastik ördek dükkanı, evet sadece çeşit çeşit ördek satıyorlar, bence çok tatlı 🙂
Son olarak Chic Outlet Shopping’in bir parçası olan La Roca Village’dan bahsetmek istiyorum. 3 sene önce geldiğimizde sanırım indirim zamanıydı ve deli gibi alışveriş yapmıştık. Son gidişimizde kur farkının yükselmesi ve indirim dönemine denk gelmememiz sebebiyle çok birşey alamasakta burayı ziyaret etmek çok keyifli. Lokasyon olarak Zone1’in dışında yer alıyor, bu sebeple farklı bilet satın almalısınız, Granollers Tren İstasyonuna geldikten sonra istasyonun karşısındaki duraktan otobüse biniyorsunuz. Ya da Katalonya Meydanı’ndan kalkan direkt otobüsleri tercih edebilirsiniz.
Barselona notlarıma 2013 yılı Ağustos ayında Barselona da çektiğimiz bu fotoğrafla son vermek istedim, ne kadar da küçükmüşüm 🙂 Sorularınız ve eklemek istedikleriniz olursa yorum bırakabilir, diğer yazılarımdan haberdar olmak için beni Instagram ve Facebook’tan takip edebilir, e-mail listeme kayıt olabilirsiniz. Sevgiyle kalın 🙂
merhaba, yazınızı çok beğendim. biz de balayı için gideceğiz. pasaport konusunda bir sıkıntı yaşadınız mı soyadı değişikliğinden dolayı?
Merhabalar, yorumunuz için teşekkür ederim 🙂 Pasaport konusunda bir sıkıntı yaşamadım, döndükten sonra yeni pasaport aldım, ama biz gittiğimizde 2013 yılıydı, prosedürlerde herhangi bir değişiklik var mı bilemiyorum. Muhtemelen balayına çıkan herkes eski soyadının yer aldığı pasaportla çıktığı için bir sıkıntı yaşanacağını düşünmüyorum. Keyifli seyahatler dilerim 🙂
Tesekkurler, emeklerinize saglik-
Yorumunuz için ben teşekkür ederim 🙂
Bubsene tek başıma barcelonaya gidiyorum, okuduklarım arasında en bilgilendirici blog sizinki oldu. Bundan sonra instagramdan da takip edicem
Şeyda Hanım Merhaba, yorumunuz için çok teşekkür ederim, çok mutlu oldum 🙂 Umarım seyahatiniz çok keyifli geçer. Sevgiler.
Çok kapsamlı, anlaşılır ve bol tavsiyeli bir yazı olmuş elinize sağlık.Ozellikle restoran tavsiyelerinizi değerlendirmeyi düşünüyoruz.Gelecek ay 1 haftalığına Barselona’yi gezmeye gidiyoruz hepsine yetecek kadar zamanım olacak sanırım.
Merhabalar, yorumunuz için çok teşekkür ederim. Bizim vaktimiz kısıtlı olduğu için deneyemediğimiz restoranlar da oldu, onlar da yazımda mevcut, sizin bir haftanız varsa hepsini rahat rahat deneyebilirsiniz 🙂 Çok keyifli geçmesini diliyorum, sevgiler.
Çok faydalı oldu. Teşekkürler.
Rica ederim, faydalı olmasına çok sevindim 🙂
Merhaba, çok güzel bir yazı olmuş bende 2 kere gittim 2’si de yaz başıydı ne çok sıcak ne soğukdu o yüzden çok rahat dolaşmıştık 🙂 Yazınızı okuyunca hadi bir 3.ye mi gitsek oldum 🙂
Zeynep Hanım Merhaba, yorumunuz için teşekkür ederim 🙂 Tam mevsiminde gitmişsiniz, yaz ortasında şehrin tadına varılmıyor. Teşvik edebildiysem ne mutlu, bence imkanınız varsa üçüncüye de gidin ve benim yerime de gezin, yiyin, için 🙂 Sevgiler.
Sanki ben de orayı gezdim gibi geldi.Çok merak ettim, ağzım sulandı okurken.Mutlaka en yakın zamanda gidilmeli :)) teşekkürler…
Merhaba Fatma Hanım, yorumunuz için teşekkür ederim, gezmiş gibi hissettirebildiysem ne mutlu bana 🙂 Umarım en yakın zamanda sizlerde gidersiniz, sevgiler 🙂