• NE ZAMAN GİDİLİR?
    İlkbahar, Yaz Ayları
  • KAÇ GÜNDE GEZİLİR?
    3-4 Gün
  • VİZE
    Schengen
  • PARA BİRİMİ?
    Euro
  • TOPLU TAŞIMA?

    Kolay/Ucuz

  • RESMİ DİLLERİ?

    Almanca

  • PRİZ
    C Tipi/Avrupa
  • ZAMAN DİLİMİ?
    2 Saat Geride

Gezi Tarihi : Kasım 2014 Gezi Süresi : 3 Gece

Fransa’dan aldığımız Schengen Vizesi’nin devam ettiği günlerde minik bir kaçamak yapmaya karar verdik. Hazır vizemizde var, Cuma günü gidelim Pazartesi günü dönelim, hem yakın hem 3 günde gezilebilecek bir Avrupa Şehri olsun derken Berlin gözümüze çarptı, aklımıza yattı, hemen uçak biletini alıp otel rezervasyonumuzu yaptırdık.

 

Spree Nehri

 

THY ile uçtuk, Tegel Havalimanı’nda indik. Tegel, Berlin’in ana havalimanı, bunun dışında bir havalimanı daha var Schönefeld, daha küçük havayolu firmaları bu havalimanına iniş sağlıyor, Schönefeld şehre daha uzak bir konumda yer alıyor.

 

Berlin’in simgesi Ampelmann

 

Havalimanında iner inmez Tourist Information’dan Berlin Welcome Card satın aldık. Welcome Card, tüm ulaşım araçlarına binmenizi sağlayan, 48saat, 72saat, 72saat+Müzeler Adası, ve 5 günlük gibi alternatifleri bulunan, AB ve ABC zone olarak iki bölge yada 3 bölgeyi kapsayan bir kart. AB Kart, Berlin’i gezmeniz için yeterli ancak bizim gibi planlarınız arasında Potsdam var ise ABC kart almanız gerekiyor, C bölgesi Potsdam’ı ifade ediyor. Biz 72 saatlik ABC karta iki kişi için 55€ ödedik.

 

Welcome Card Ücretleri

 

Berlin Welcome Kartınızı kullanmadan önce önemli bir detayı öğrenmeniz gerekiyor. Berlin’de trene, metroya, otobüse hangi ulaşım aracına binerseniz binin herhangi bir turnikeden geçmiyorsunuz, kimse biletinizi kontrol etmiyor. Ancak, tren ve metrolara binmeden önce, otobüslerin ise içinde, sarı bir bilet kutusu bulunuyor, bu bilet kutusu şu şekilde çalışıyor. Biletinizi satın aldınız, ilk kez bir toplu taşımaya bineceksiniz, bileti sarı kutuya yerleştiriyorsunuz, bu cihaz biletinize tarih ve saat basıyor, bu aşamadan sonra biletinizi herhangi bir işlemden geçirmiyorsunuz, sadece yanınızda taşımanız yeterli.

 

Bilet kutusu

 

Ulaşım sistemi güven üzerine kurulu, biletinizdeki saat üzerinden kaç saat geçerli ise o süre sonunda yeni bir bilet almalısınız.Olur da biletsiz ya da süresi dolmuş bilet ile seyahat ederken yakalanırsanız cezaları oldukça caydırıcı.

Tabi biz bu durumdan bihaber, her gördüğümüz sarı kutuya biletimizi taktık, sonunda biletimiz bu hale geldi, aldığımız tarihi okuyabilene aşkolsun 🙂

 

Welcome Card’larımız 🙂

 

Potsdam’a giderken trende bilet kontrolü yapıldı ancak sanırım bizim turist olduğumuzu anladıkları için birşey söylemediler, siz bizim yaptığımızı yapmayın diye detaylı bir şekilde anlattım 🙂

Ulaşım konusunu çözdüğümüze göre artık otelimize gidebiliriz 🙂 Oteli booking.com üzerinden Alexanderplatz’de ayarlamıştım, Park Inn by Radisson Berlin. 3 Gecelik konaklama bedeli olarak 240€ ödedik.

 

Odamızın manzarası

 

Ne yazıkki Tegel Havalimanı’ndan şehre direkt ulaşan tren yada metro hattı bulunmuyor. Bu aşamada otobüs kullanmanız gerekiyor. Biz öncelikle havalimanı önünden TXL otobüslerine binerek Hauptbahnhof’a yani merkez gara ulaştık, buradan metroya binerek Alexanderplatz’e vardık. Otelimiz direkt merkezdeydi ,bu konuda şanslıydık, otelden çok memnun kaldığımız için sizlere de önerebilirim.

 

Kocam kuşları beslerken 🙂

 

İlk akşamımızda Alexanderplatz’de turladık, burası Berlin’in en ünlü meydanı, merkezinde büyük bir TV Kulesi (Berliner Fernsehtrum) var. Dilerseniz TV Kulesi’ne çıkıp panoramik manzarayı izleyebilirsiniz. Bizim gittiğimiz dönemde Welcome Card sahiplerine 10€ idi.

 

Berlin Metrosu

 

Akşam yemeği için Alexanderplatz’e yakın bir konumda olan Zur Letzten Instanz’a gittik, gelmeden yaptığım araştırmalara göre Napolyon burada bir kez yemek yemiş. Atmosferi müthişti, üşümüş bir şekilde içeri girdik masa istedik ancak rezervasyonumuz yoktu ve bize verebilecekleri en erken tarihin 1 hafta sonrası olduğunu söylediler. Çok üzüldüm, içerisi o kadar sıcak, o kadar güzeldi ki orada bir kere yemek yiyebilmeyi isterdim. Siz gitmeden önce buradan mutlaka rezervasyon yaptırın.

Orası kadar sıcak olmasa da kendimize başka minik bir restoran bulduk Piazza Rossa, çok şirin bir italyan restoranı. İlk gün bocaladığımız için sanırım her gittiğimiz şehirde pizza yiyiyoruz, pizza iyi bir kurtarıcı 🙂 Piazza Rossa, Alexanderplatz’in merkezinde yer alıyor, pizzaları lezzetli, iki pizza iki içecek için ödediğimiz ücret 30€.

 

Piazza Rossa

 

Alexanderplatz her zaman hareketli, cafe bar tarzında çok fazla mekan var, birini seçip akşam güzel vakit geçirebilirsiniz. Ayrıca büyük bir alışveriş merkezi olan Galeria Kaufhof var, koşarak kendinizi çikolata reyonuna atabilirsiniz 🙂 Bir de kocaman bir Saturn Mağazası, büyük bir tren ve metro istasyonu var.

Meydanda Currywurst satan satıcıları da görecekseniz, currywurst baharatlı sosis ve domuz sosisinden yapılıyor, satıcılar önlerinde taşıdıkları düzenekle sıcak şekilde satışını yapıyorlar.

İkinci günümüzde sabah erkenden East Side Gallery yani Berlin Duvarı’na gittik. Berlin Duvarı, Doğu Almanya vatandaşlarının Batı Almanya’ya geçmelerini önlemek için 1961 yılında yapımına başlanan 46km’lik bir duvar. Utanç Duvarı olarakta biliniyor. 1989 yılında yıkılmış. Bir bölümü sanatçılar tarafından resim yapılarak açık hava müzesi haline getirilmiş.

 

Berlin Duvarı

 

Günümüzde Berlin Duvarı 1.3km’lik bir özgürlük anıtı ve dünyanın en büyük açık hava müzesi. Spree Nehri kıyısında bulunuyor.

 

 

Dilerseniz buradan tekne turuna da katılabilirsiniz, Berlin’i özet şekilde görmek açısından faydalı oluyor.

 

Tekne turu buradan yapılıyor, arkada görünen köprü ise Oberbaum Köprüsü.

 

Mercedes Benz Arena, Berlin Duvarı’nın karşısında yer alıyor.

 

İkinci durağımız Museumsinsel yani Müzeler Adası oldu. Burada 4 müze, 1 kilise ve 1 galeri bulunuyor. Müzeler Adası UNESCO’nun Dünya Mirasları Listesi’nde yer alıyor. Biz adanın en önemlileri olan Berliner Dom (Berlin Katedrali) ve Pergamonmuseum yani Bergama Müzesini ziyaret ettik.

 

Müzeler Adası’nda bulunan Alte Nationalgalerie yani Eski Ulusal Galeri.

 

Berliner Dom

 

Berliner Dom, protestan kilisesi, İkinci Dünya Savaşında çok hasar gördüğü için restorasyon çalışması yapılmış. Katedral ziyarete açık, kubbesine de çıkma imkanı var. Bizim gittiğimiz dönemde giriş 7€ idi.

 

 

Bergama Müzesi’ne girdiğiniz andan itibaren kendinizi Türkiye’de zannediyorusunuz. Çiniler, halılar, işlemeler, detaylar herşey Türkiye’ye özgü. Ayrıca bu müzede Türkçe anlatımda mevcut, müzeye girerken sesli rehberinizi almayı unutmayın.

 

Türkçe sesli rehber

 

 

Müze 3 bölümden oluşuyor, Klasik Antik Çağ, Antik Yakın Doğu Müzesi ve İslam Sanatları Müzesi. En önemli eserler ise İştar Kapısı, Bergama Zeus Sunağı, Milet’in Market Kapısı ve Mshatta Alınlığı.

 

İştar Kapısı

 

Eserlerin büyük çoğunluğunun çıkarıldığı yer Türkiye ve bu eserlerin Türkiye’den yasal yollarla çıkarılmadığı düşünülmekte. Müzeye giriş ücreti kişi başı 12€.

 

 

Müze gezimizden sonra biraz mola verelim dedik ve Müzeler Adası’ndan sonra başlayan, Unter Den Linden caddesi üzerinde, Berlin’in en ünlü cafesi olan Cafe Einstein’a gittik. Burası çok şirin bir cafe, kahvaltısının çok güzel olduğunu duymuştuk ancak biz vakit bulamadık. Kahvaltılarımızı genelde tren garlarında bulunan sandviç büfelerinden yaptık 🙂 Burada pasta ve kahve ile öğleden sonramızı şenlendirdik 🙂 16€ hesap ödedik.

 

Cafe Einstein

 

Daha sonra Berlin’in ünlü simgesi Brandenburg Kapısı’na yürüdük. Brandenburg Kapısı, Unter Den Linden’in sonunda, Tiergarten’ın başlangıcında bulunuyor. Tiergarten’ın sonunda ise Zafer Sütunu yer alıyor. Aşağıda haritasını görebilirsiniz.

 

MAP1

 

 

Brandenburg Kapısı

 

Siegessaule

 

Brandenburg Kapısı’nın önünden şehri turlamak için faytonlar kalkıyor.

 

 

Ya da sürücülü bisikletler 🙂

 

Brandenburg Kapısı’nın hemen kuzeyinde Reichstag yani Parlamento Binası bulunuyor. Bu bina cam kubbesi ile tanınmakta. Cam kubbe gün ışığını doğrudan parlamento içerisine yansıtıyor, dilerseniz ziyaret edebilirsiniz. Bu parlamento binasının övülen en önemli özelliklerinden biri Adolf Hitler’in buraya hiç ayak basmamış olması.

 

Reichstag

 

Brandenburg Kapısı’ndan Zafer Sütunu’na giden yol üzerinde Tiergarten yani Berlin’in en büyük bahçesi yer alıyor. Zafer Sütunu’na yürüyecekseniz kesinlikle bahçe içerisinden yürümenizi tavsiye ederim.

 

Tiergarten

 

Bahçenin sonunda Zafer Sütunu’na ( Siegessaule) ulaşacaksınız. Üzerinde yüzü Batı’ya dönük Victoria heykeli bulunuyor, Roma mitolojisinde Victoria Zafer Tanrıçası. Dilerseniz Zafer Sütunu’nun tepesine merdivenlerle çıkabilirsiniz.

 

Siegessaule

 

Sonraki durağımız Berlin’in en ünlü caddesi olan Kurfürstendamm oldu. Bu cadde üzerinde alışveriş yerleri, ünlü markaların mağazaları, cafeler restoranlar, KADAWE Alışveriş Merkezi ve Batı Berlin’in sembol kilisesi Kaiser Wilhelm Gedächtniskirche yer alıyor.

 

Yıkık Kilise

 

Kaiser Wilhelm bir diğer adıyla Yıkık Kilise, 1943 senesinde hava saldırısına maruz kalmış ve sonrasında onarılmamış, bu şekliyle günümüze kadar gelmiş.

Bu cadde üzerinde benim çok sevdiğim Forever 21 mağazası da var, o gün yeterince alışveriş yapmama rağmen tatil boyunca aklım ordaydı 🙂

Akşam yemeği için önceden övgülerini çok duyduğumuz Lutter Wegner’i tercih ettik. Burası Berlin’in bir başka ünlü meydanı olan Gendarmenmarkt’a yer alıyor. Restoran şinitzeli ile ünlü, normal şartlarda rezervasyon yaptırmak gerekiyor ancak biz iki kişi olduğumuz için kolayca masa ayarlayabildiler. Şinitzel tek kelime ile muhteşemdi, özellikle yanında gelen patates salatasına söyleyecek söz bulamıyorum 🙂 Burada 62€ hesap ödedik.

 

Nefis şinitzelim 🙂

 

Osman’ın ördek yemeği 🙂

 

Üçüncü günümüzde sabah erkenden Potsdam’a gittik, Potsdam Gezi Notlarına buradan ulaşabilirsiniz.

 

Yemyeşil Potsdam

 

Potsdam dönüşü ilk önce, Berlin’in başka bir meydanı olan Potsdamer Platz’e gittik. Bu meydanda kocaman bir Sony Center, Legoland, IMAX Sinema, Film Müzesi, restoranlar ve oteller var.

 

Potsdamer Platz

 

Legoland

 

Potsdamer Platz’den gökyüzü

 

Potsdamer Platz’den Checkpoint Charlie’ye yürürken tahta el yapımı ürünler satan bir dükkana rastladık. Erzgebirge Haus, ürünlerine bayıldık, guguklu saatleri ve müzik kutuları çok güzeldi. Sizde uğramak isterseniz konumuna buradan bakabilirsiniz.

 

Erzgebirge Haus

 

Checkpoint Charlie, Doğu Batı Berlin arasındaki bir geçiş noktası. Aslına bakarsanız burada görülmeye değer pek bir şey bulunmuyor ancak Berlin’e kadar gelmişken uğramamak olmaz 🙂

 

 

Checkpoint Charlie’nin yakınında bulunan Fassbender Rausch isimli çikolata dükkanı daha ilgi çekici 🙂 İçerisi çikolata müzesi gibi, satın almasanız bile mutlaka uğrayın, zaten ister istemez satın almak durumunda kalacaksınız 🙂

 

Çikolatadan Brandenburg Kapısı

 

Reichstag

 

Sonrasında Holocaust Denkmal’a yani Katlediler Avrupalı Yahudiler Anıtına gittik. Burası Utanç Anıtı olarakta adlandırılıyor.

 

Katlediler Avrupalı Yahudiler Anıtı

 

Akşamki rotamız ise Türk Mahallesi olan Kreuzberg oldu. Buranın Türkiye’den hiç farkı yok, tabelalar Türkçe, her yerde dönerciler var, sokakta dolaşan insanların hepsi Türk. Berlin’e kadar gelmişken buraya uğramayı ihmal etmeyin, değişik bir deneyim oluyor 🙂

 

 

Son günümüzde sabah Pfannkuchen yani Berliner yiyerek güne başladık. Berliner, donuta benzeyen, Berlin’e özgü bir pasta çeşidi.

Otelimizin yanında bulunan ve fiyatları hayret edilesi boyutta ucuz olan Primark’tan alışveriş yaptık. Ayakkabılar 2€ idi mesela 🙂

Detaylı gezemediğimiz Unter Den Linden’e gittik ve oradaki Nivea mağazasını keşfettim 🙂 Bu kocam için hiç iyi olmadı 🙂

 

Nivea’da alışveriş yaparken

 

Berlin’de gitmek isteyipte gidemediğim sadece Schloss Chaulottenburg yani Berlin’in en büyük sarayı kaldı, malesef bunun için vakit bulamadık. Sizin vaktiniz var ise gitmenizi öneririm.

 

Müzeler Adası

 

Berlin genel olarak soğuk, puslu, donuk bir şehir ancak ben böyle şehirleri, yağmurlu havaları çok severim. Bu sebeple olsa gerek Berlin’i çok sevdim.

Bir diğer özelliği ise her yerde Türkler var, hiç yabancılık çekmiyorsunuz, marketlerde Erikli su bile satılıyor, metroda, sokakta, alışveriş merkezlerinde yarı Türkçe yarı Almanca konuşan çok fazla insanla karşılaşıyorsunuz. Kendinizi ülkenizden çok da uzakta hissetmiyorsunuz.

 

 

Fırsatımız olursa bir daha Berlin’e gitmek isterim. Sizlere de keyifli seyahatlar dilerim 🙂

Sizler için turist haritası da hazırladım 🙂

 

Berlin Turist Haritası
Berlin Turist Haritası

 

Berlin Dünyanın neresinde?