• NE ZAMAN GİDİLİR?
    Her Mevsimde
  • KAÇ GÜNDE GEZİLİR?
    4-5 Gün
  • VİZE
    Schengen
  • PARA BİRİMİ?
    Euro
  • TOPLU TAŞIMA?

    Zor/Ucuz

  • RESMİ DİLLERİ?

    İtalyanca

  • PRİZ
    C Tipi/Avrupa
  • ZAMAN DİLİMİ?
    2 Saat Geride

Gezi Tarihi : Ekim 2016 Gezi Süresi : 4 Gece

Leyleği havada gördüğüm 2016 yılının sondan bir önceki seyahati Roma’yaydı. 29 Ekim tatilini bahane etsemde, 29 Ekim Cumartesi gününe denk geliyordu ancak önemli değildi, Cuma gününün yarım gün olması bile benim plan yapmam için yeterliydi 🙂  İtalya’ya daha önce ayak basmadığımız için burayı tercih ettik, en güzel başlangıcı hangi şehirle yaparız, en uygun fiyatlı uçak bileti hangi şehir için derken rotamızı Roma’ya çevirdik.

Roma, İtalya’nın başkenti, en önemli ve ekonomi anlamında ülkeye en çok katkı sağlayan şehri. Tarihi boyunca birçok önemli medeniyete ev sahipliği yapmış. Bir efsaneye göre, babalarının Savaş Tanrısı Mars mı yoksa Herkül mü olduğu kesin olmayan, Romulus ve Remus kardeşler, bir sepete konularak Tiber Nehri’nin sularına bırakılmış. Onları bir kurt bulup büyütmüş. Kardeşler büyüdüğünde ise bir kent kurmak istemişler ancak yeri konusunda anlaşamayıp birbirlerine girmişler. Romulus kentini Palatino Tepesine, Remus ise Aventine Tepesine kurmak istemiş, kavgayı Romulus kazanmış ve kardeşi Remus’u öldürmüş. Böylece kentin adı Roma olmuş.

Dünyanın yüzölçümü olarak en küçük ülkesi Vatikan’ı da sınırları içerisinde barındıran Roma, aslında her iki ülkeninde başkenti sayılıyor.

 

DSC_2272

 

Ulaşım

Biz Türk Hava Yolları ile uçtuk, Fiumicino Havalimanına iniş sağladık, Pegasus gibi firmalarda bu havalimanına iniş yapıyor. Havalimanından şehre ulaşmanın en kolay yolu shuttle otobüsler, havalimanından kalkan çeşitli otobüs firmaları var, biz Rome AirportBus firmasını tercih ettik, tercih sebebimiz en kalabalık otobüslerin onlara ait olmasıydı 🙂  Yoksa firmaların birbirinden pek bir farkı yok. Bu otobüsler yaklaşık 30-40 dakika içerisinde Roma’nın merkez tren istasyonu Termini’ye ulaşıyor. Tek yön bilet alırsanız kişi başı 5,90€, gidiş dönüş bilet alırsanız 7.90€ ödemeniz gerekiyor. Biz gidiş dönüş aldık, dönerken yine Termini İstasyonu’nun yanından aynı biletle otobüsümüze bindik, zaten tüm otobüs firmaları burada arka arkaya sıralanıyor. Roma’da iki havalimanı olduğu için bu otobüslerden bazıları Ciampino Havalimanına gidiyor, bu konuya dikkat edilmeli.

Şehir içi ulaşımda metro, otobüs ve tramvayı kullanabilirsiniz. Tek binişlik bilet 1,5€, onun dışında 1,2,3 gün ve bir haftalık sınırsız ulaşım biletleri de mevcut. Bu biletler havalimanı ulaşımında geçerli değil. Biz tüm seyahatimizi kapsaması amacıyla haftalık ulaşım bileti satın aldık, kişi başı 24€ ödedik, 3 günlük bilette sanırım 18€ idi. Biletleri metro istasyonlarında bulunan otomatlardan satın alabilirsiniz.

Bu biletler dışında bir de Roma Pass Card var, bu kartın 2 gün ya da 3 gün geçerli seçenekleri var, 2gün olan bir müzeye ücretsiz giriş olanağı sağlıyor, bazı etkinliklerde indirim yapıyor, 2gün boyunca ulaşım araçlarını sınırsız kullanabiliyorsunuz, fiyatı 28€. 3 gün olan ise 2 müzeye ücretsiz giriş imkanı sağlıyor, bazı etkinliklerde indirim yapıyor, 3 gün boyunca ulaşım araçlarını sınırsız kullanabiliyorsunuz, fiyatı 38,50€.

Roma bizi ulaşım konusunda fazlasıyla üzen bir şehir oldu, hiçbir ulaşım aracı vaktinde gelmedi, duraklarda ha geldi ha gelecek diyerek saatler geçirdik, hem zaman kaybettik, hem ayaklarımıza kara sular indi. Diğer Avrupa şehirleri bu anlamda bize hiç sıkıntı çıkarmamıştı, Roma’da hiç gelmeyen otobüsler yüzünden çok uzun yollar yürüdük ve en yorulduğumuz gezimiz oldu.

 

Smart gibi minik araçları yola dik parkediyorlar, çok tatlı! :)
Smart gibi minik araçları yola dik parkediyorlar, çok tatlı! 🙂

 

Konaklama

Otel araştırırken hem Termini İstasyonu’na yakın, hemde çok çevresinde olmamaya dikkat etmeli. Ne demek istediğimi şu şekilde açıklayayım, istasyon hem havalimanı ulaşımında hemde çevresinde bulunan otobüs ve metro durakları ile ulaşımda işinizi çok kolaylaştıracak ve bu bölge Kolezyum’a yürüme mesafesinde, ancak istasyona yaklaştıkça etraf birazcık kötüleşiyor, dükkanların görüntüleri, etraftaki insanlar pek güven vermiyor. Bu konuya dikkat etmekte fayda var.

Ben booking.com üzerinden, Hotel Marcantonio isimli, Termini’ye 500m uzaklığında, 4 gece için 300€ ödediğimiz, kahvaltı dahil konseptli oteli ayarladım. Roma’da bulunan otellerin birçoğu, tarihi ve kocaman binaların içerisinde yer alıyor ve her kat ayrı bir otel. Bizim otelimizde böyleydi, eski bir binanın beşinci katıydı, bu durum hiçbir olumsuzluk oluşturmadı. Tek sıkıntı otelin bir yemek salonu olmadığı için, akşamdan lobiye kahvaltımızı kaçta almak istediğimizi söylüyorduk, sabah o saatte kahvaltı odamıza geliyordu.

Bizim şansımıza Roma’da yaşanan son deprem bizi sabah otelde yakaladı, bina o kadar eskiydiki gerçekten çok korktuk ve kendimizi hemen lobiye attık, otel sahiplerinin gayet rahat bir biçimde muhabbetlerine devam ettiklerini görünce bizde odamıza geri döndük, bizimle birlikte sadece çekik gözlü bir arkadaş daha dışarı çıkmaya hevesliydi, o da ortamı görünce bizim gibi sakinleşti 🙂

 

Ayhan Sicimoğlu'nun meşhur lafıyla devam etmek istiyorum 'Roma'dayım, keyiften komadayım' :)
Yazıma Ayhan Sicimoğlu’nun meşhur lafıyla devam etmek istiyorum, ‘Roma’dayım, keyiften komadayım’ 🙂

 

Gezilecek Yerler

Termini İstasyonu’nu başlangıç noktası kabul ederek, gezilecek yerleri anlatmaya başlayacağım. Termini’nin önünden Kolezyum’a kadar inen caddenin adı Via Cavour, bizim otelimizde bu cadde üzerinde bulunuyor. Roma’nın en önemli dini yapılarından biri olan Santa Maria Maggiore Bazilikası da burada yer alıyor. Hikayeye göre, Meryem Ana Papa’nın rüyasına girer ve ona bir kilise inşa etmesini, bu kilisenin yerini de yarın karla işaretleyeceğini söyler. Ertesi sabah yaz ortasında olmalarına rağmen kilisenin bugün bulunduğu yere kar yağar. Kilise Meryem Ana’ya adanır ve her yıl 5 Ağustos’ta kubbesinden beyaz çiçekler serpiştirilerek kutlanır.

Caddenin sonunda tüm ihtişamıyla Kolezyum karşılıyor sizleri. Kolezyum 50bin kişi kapasitesi ile dünyanın en büyük Amfiteatr’ı ve aynı zamanda Dünyanın 7 Harikasından biri. İnşası 8 yıl, açılış törenleri 100 gün süren Kolezyum’un, sadece açılışında 5binden fazla hayvan ve bir o kadar da insan öldürülmüş.

 

Kolezyum
Kolezyum

 

Gladyatörler, köleler, suçlular ve savaş esirlerinden seçilerek eğitilir, birkaç müsabakadan sağ kurtulsalar bile 30 yaşına gelmeden, sıkı eğitim şartlarından ve vücutlarında açılan yaralardan dolayı ölürlermiş. Kolezyum’da vahşi hayvanlar gladyatörlerle ya da hayvanlar birbirleriyle dövüştürülür ve bu gösteriler zevkle izlenirmiş. Ayılar günlerce aç bırakılıp sonrasında zırhsız ve silahsız gladyatörlerle dövüştürülürlermiş, ne kadar vahşice!

 

DSC_2292

 

Mazisi vahşet ve kanla çevrili olan Kolezyum, günümüzde kişi başı 12€ karşılığında ziyaret edilebiliyor. Çok uzun kuyruklar beklememek adına bileti internetten almakta fayda var, ya da bizim gibi kapanışına bir saat kala giderseniz kolaylıkla içeri girebilirsiniz. İçeride hayvanları ve insanları ölüme götüren hücrelerden ve koridorlardan başka pek bir şey bulunmuyor. Güncel fiyatlara buradan ulaşabilirsiniz.

 

DSC_2282

 

Günümüze sadece kalıntıları ulaşan, yıkık bir harabe şeklinde bulunan Foro Romano, Kolezyum’un hemen karşısında yer alıyor. Roma Forumu eskiden Antik Roma’nın şehir merkezi konumundaymış, ticaretin, siyasi ve dini işlerin yönetildiği yermiş.

 

Roma Forumu
Roma Forumu

 

Kolezyum'un hemen yanında bulunan Zafer Takı
Kolezyum’un hemen yanında bulunan Zafer Takı

 

Roma’da İstanbul gibi yedi tepe üzerine kurulan şehirlerden. Roma kurulmadan önce insanlar yedi tepe üzerinde küçük gruplar halinde yaşarlarmış. Bu gruplar bir arada yaşamaya karar verdiklerinde, tepeler arasındaki bataklıkları kurutarak, oralara pazar yerleri kurmuşlar ve uzun yıllar sonra Roma meydana gelmiş. Bu tepelerden Palatino ve Capitoline, Kolezyum’a yakın konumlarda bulunuyor. Yazının başında belirttiğim gibi Palatino Romulus’un Roma’yı kurduğu yer olarak biliniyor.

Kolezyum’un önünden başlayan ve Piazza Venezia yani Venedik Meydanı’na kadar devam eden cadde Fori Imperiali Caddesi. Bu cadde Roma’nın en ünlü caddelerinden biri. Caddenin son bulduğu Venedik Meydanı’nda sizleri devasa bir anıt karşılıyor. Bu anıt İtalya’nın ilk kralı Vittorio Emanuele II için yaptırılmış. Romalılar bu anıtı şehre hiç yakıştırmamış ve ‘Roma’nın Takma Dişleri’ ‘Düğün Pastası’ gibi alaycı isimler takmışlar.

 

Vittorio Emanuele II Anıtı
Vittorio Emanuele II Anıtı

 

Merdivenlerden ücretsiz olarak en tepesine çıkılabilinen anıt, çok güzel Roma manzaraları sunuyor. Burası başkentin ana yollarının birleştiği meydan olduğu için, şehrin merkez noktası kabul ediliyor.

 

Ben Romalılarla aynı fikirde değilim, anıtı çok sevdim. Büyüklüğünü anlamak için benimle kıyaslayabilirsiniz :)
Ben Romalılarla aynı fikirde değilim, anıtı çok sevdim. Büyüklüğünü anlamak için benimle kıyaslayabilirsiniz 🙂

 

Anıtın tepesinden Roma manzarası.
Anıtın tepesinden Roma manzarası.

 

Venedik Meydanı’ndan başlayarak, Piazza del Popolo meydanına kadar devam eden, diğer bir ünlü cadde Via Del Corso. Burası çok keyifli bir alışveriş caddesi, sadece caddeyi yürümekle kalmayıp ara sokaklara girmekte fayda var. Her sokak sizi farklı sürprizlerle, ilginç sokak sanatçılarıyla, butik dükkanlarıyla, muhteşem mimarili binalarıyla ve benim Roma’da en çok sevdiğim minik köşeleriyle, meydanlarıyla karşılıyor.

 

DSC_2413

 

Caddenin sonunda yer alan Piazza Del Popolo ise Roma’nın en büyük meydanı. İsmi halk meydanı anlamına geliyor, biz gittiğimizde de burada gösteriler düzenleniyordu.

 

Piazza Del Popolo
Piazza Del Popolo

 

Caddenin sağ tarafında, Roma denilince belkide ilk akla gelen Aşk Çeşmesi, Fontana Di Trevi yer alıyor. Fontana Di Trevi aslında Üç Yol Çeşmesi anlamına geliyor, nedense sadece bizim ülkemizde Aşk Çeşmesi olarak anılıyor 🙂  Hem gündüzü hem gecesi mutlaka görülmeli.

 

DSC_2323
Fontana Di Trevi

 

Çeşmede deniz atlarının çektiği bir deniz kabuğunun üzerinde binmiş Neptün heykeli bulunuyor. İnanışa göre, çeşmeye arkanızı dönüp, sağ elinizle sol omzunuz üzerinden para atar ve dilek dilerseniz, hem dileğiniz kabul olur hem de Roma’ya tekrar gelirsiniz 🙂  Geçen sene çeşmeye atılan paralar 1milyon 400bin euro civarındaymış ve her sene toplanan bu paralar bir hayır kuruluşuna gidiyor, oradan da ihtiyaç sahipilerine ulaştırılıyormuş.

 

Her daim çok kalabalık.
Her daim çok kalabalık.

 

Via Del Corso Caddesi’nin sonlarına doğru kesiştiği bir diğer ünlü cadde Via Dei Condotti. Bu cadde daha şık, daha lüks markaların yer aldığı, keyifli ancak her daim çok kalabalık bir cadde. Caddenin kalabalık olmasının bir diğer sebebi ise sonunda Piazza Di Spagna yani İspanyol Meydanı’nın yer alıyor olması.

 

Kalabalıktan kastımı anladınız umarım :)
Kalabalıktan kastımı anladınız umarım 🙂

 

Bu meydanın en önemli özelliği İspanyol Merdivenleri’ne ev sahipliği yapıyor olması. 138 basamağa sahip merdivenlerin en tepesinde eski Romalılardan kalma bir dikilitaş ve Trinita Dei Montia Kilisesi bulunuyor. Bence burası Roma’daki en kalabalık ve en boğucu yer, neden bu kadar popüler olduğunu anlamak güç.

 

İspanyol Merdivenleri
İspanyol Merdivenleri

 

Bizimde bir hatıra fotoğrafımız olsun :)
Bizimde bir hatıra fotoğrafımız olsun 🙂

 

Gelelim Via Del Corso Caddesi’nin sol tarafını gezmeye. Burada ilk olarak benim en sevdiğim hatta hayran kaldığım yapı Pantheon geliyor. Bütün Tanrıların Tapınağı anlamına gelen Pantheon, eski Roma’nın en iyi korunmuş anıtı olarak günümüzde varlığını sürdürüyor. İçeriye giriş ücretsiz.

 

Pantheon
Pantheon

 

Pantheon, betondan yapılan ve desteksiz olan dünyanın en büyük kubbesine sahip. Aynı zamanda kralların, ressamların ve mimarların gömülü olduğu bir mezar yeri. Güneşli günlerde kubbedeki delikten giren güneş, penceresiz mahzeni aydınlatıyor. Yağmurlu günlerde ise kubbeden giren yağmur damlaları yerde bulunan minik deliklerden dışarı atılıyor.

 

Bu yuvarlak deliğin adı Oculus.
Bu yuvarlak deliğin adı Oculus.

 

DSC_2389

 

Pantheon’dan sonra çok tatlı ara sokaklardan geçerek Piazza Navona’ya ulaşabilirsiniz. Burası şehrin en ünlü ve en güzel meydanı, ortada üç adet çeşme bulunuyor, meydanın etrafına çok şirin cafeler konumlandırılmış, her daim sokak sanatçılarına, minik gösterilere ev sahipliği yapıyor. Meydanda bulunan çeşmelerin en ünlüsü Bernini’nin yaptığı Dört Nehir Çeşmesi (Amerika’da Rio de la Plata, Avrupa’da Tuna, Asya’da Ganj, Afrika’da Nil Nehri).

 

Piazza Navona
Piazza Navona

 

IMG_2300

 

Meydana yakın bir konumda Campo de Fiori yani Çiçek Tarlası yer alıyor. Burada ikindiye kadar kurulu pazar tezgahlarında alışveriş yapabilir, etrafta bulunan cafelerde lezzetli yemekler yiyebilirsiniz.

 

Campo dei Fiori
Campo de Fiori

 

Santa Maria in Cosmedin Kilisesi, Tiber Nehri’nin yanında yer alıyor. Biz gidemedik ancak sizin vaktiniz olursa diye bir özelliğinden bahsetmek istiyorum. Yalan söylediğiniz takdirde elinizi koparacağına inanılan heykel burada yer alıyor. Hakikat Ağzı denen bu taştan heykelin ağzınıza elinizi sokuyor ve yalan söyleyerek elinizi ısırmasını bekliyorsunuz 🙂

Son olarak nehrin bu yakasında, şehrin en büyük parkı Villa Borghese yer alıyor. Piazza Del Popolo’nun üst tarafında bulunan park çok büyük ve içerisinde çeşitli alanlar barındırıyor, yürüyerek gezebilmenin imkanı yok, bu sebeple biz minik golf arabalarından kiraladık. 1 saatliğine 25€ ödedik ama arabamız 4kişilikti, iki kişilik kalmadığı için biraz zarar ettik.

 

Minik arabamız
Minik arabamız

 

Parktan Piazza Del Popolo manzarası
Parktan Piazza Del Popolo manzarası

 

Tiber Nehri’nin bu yakasını bitirdiğimize göre artık karşı tarafa geçebiliriz. Tiber Nehri üzerinde bulunan en güzel köprü olan Ponte Sant’Angelo’dan karşıya geçerseniz sizi Castel Sant’Angelo karşılıyor.

 

Ponte Sant’Angelo
Ponte Sant’Angelo

 

Burası aslında bir mezarlık olarak inşa ettirilmiş ve burada bulunan tüm imparatorların külleri bu kalede saklanıyormuş. Daha sonra Roma’nın en güçlü askeri tabyası ve papaların sığınağı olmuş. Şehir yağmalanırken papa buraya sığınıyormuş. İçerisinde Cenaze Odası, Silah Müzesi, Papalık Daireleri gibi bölümler barındıran kalenin bir de Zindan bölümü bulunuyor. Burada Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Cem Sultan’ın da mahkum edildiği söyleniyor. Kaleyi ziyaret etmek isterseniz ücreti kişi başı 10€.

 

Castel Sant’Angelo
Castel Sant’Angelo

 

Kendi başına ayrı bir ülke olan ama Roma sınırları içerisinde bulunan Vatikan var sırada. Aslında Vatikan’ı sizlere ayrı bir yazı olarak detaylı şekilde anlatmayı düşünüyordum ancak işler pek tahmin ettiğim gibi gitmedi. Vatikan Müzeleri’ne her ayın ilk Pazar günü giriş ücretsiz, bizde ilk Pazar’a denk geldiğimiz için o gün erkenden gitmeyi düşündük. İnanır mısınız ben hayatım boyunca hiçbir yerde böyle bir kuyruk görmedim, kilometrelerce uzanan, tek sıra değil en az 6-7 sıra olan, bittiği noktayı bulabilmek için dünya kadar yol yürüdüğümüz bir bilet kuyruğu. Hal böyle olunca tabikide müzelere giremedik, arka kapılardan birinden Vatikan’ın meydanına girebildik sadece. Siz siz olun, bırakın ücretsiz olduğu bir günde gitmeyi, biletinizi online almadan kapısına bile gitmeyin 🙂  Buradan bilet satın alabilirsiniz.

 

Vatikan
Vatikan

 

Burası dünyanın en küçük devleti, Papa tarafından yönetiliyor, toplam 800 vatandaşa sahip. Katoliklerin ibadet merkezi olan Vatikan, Türkiye’ye vize uygulamıyor ancak İtalya’ya giriş yapmak zorunda olduğunuz için her türlü Schengen almanız gerekiyor 🙂  San Pietro Meydanı Vatikan’ın merkezi kabul ediliyor, San Pietro Bazilikası da hemen burada bulunuyor. Bu kilise dünyanın en büyük kilisesi olma özelliğini taşıyor. Papa vaazlarını bu kiliseden veriyor. Kilisenin kubbesine çıkılabiliyor, buradan Vatikan’a kuşbakışı bakabilir çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz, biz yapamadık siz yapın 🙂  Burada giydiğiniz kıyafete birazcık dikkat etmeniz gerekiyor, kısa şort, etek ya da dekolte giysiler ile bazilikaya girilemiyor.

 

San Pietro Bazilikası
San Pietro Bazilikası

 

Vatikan Müzeleri, dünyanın en önemli sanat koleksiyonlarını bünyesinde barındırıyor ve birçok müzeden meydana geliyor. Mutlaka görülmesi gereken en önemli bölüm Michelangelo tarafından tasarlanan Sistine Şapeli. Papa’nın askerleri Vatikan’ın kendi ordusu olmadığı için İsviçre’den geliyor, onlarında kıyafetlerini zamanında Michelangelo tasarlamış ve halen aynı kıyafetleri giyiyorlar. Vatikan Müzeleri’ni ve Sistine Şapeli’ni kapsayan bilet fiyatı kişi başı 16€ + 4€’da bileti online aldığınız için ödüyorsunuz.

 

DSC_2465

 

Yeme İçme

İtalya denilince ilk akla gelenler pizza ve pasta (makarna) olduğu için burada aç kalmak ya da lezzetsiz yemek yemek pek mümkün değil. Bunun yanına Tiramisu, Gelato (İtalyanlara özgü dondurma), Risotto, Bruschetta gibi lezzetlerde eklenince değmeyin keyfinize 🙂  Biz nerelerde neler yedik birazcık onlardan bahsedeyim.

Da Baffetto, Roma’da yiyebileceğiniz en ünlü pizzacı ama en iyisi olduğunu söyleyemeyeceğim. Kapısında her daim sıra var, rezervasyon kabul etmiyorlar, akşam 6 gibi açılıyor, daha öncesinde gittiğimizde kapalıydı. Servis inanılmaz yavaş, kapıda insanlar sırada beklerken, hesap istiyorsunuz 45dakikada getiremiyorlar. Pizzaları çok lezzetli ama yediğimiz en iyisi değil, ben dört peynirli yedim, eşim soğanlı mantarlı yedi, içeceklerle birlikte 35€ hesap ödedik.

 

DSC_2304

 

Cantina e Cucina, Navona Meydanı’nın hemen arkasında bulunan çok tatlı bir restoran. Çalışanlar çok samimi, tüm italyan lezzetleri burada tadılabilir. Ben pizza yedim, eşim Osman Roman Beef isimli et yemeğini denedi, her ikisi de çok lezzetliydi. Yemek sonrasında İtalya’nın milli içkisi olan limoncello ikramları da oluyor. Biz burada 40€ hesap ödedik.

 

IMG_2298

 

Mekanın tavanı çok tatlı
Mekanın tavanı çok tatlı

 

Cul de Sac, Roma’nın geleneksel restoranlarından bir tanesi. Dana kuyruk sokumundan yapılan Coda Alla Vaccinara isimli yemekleri çok popüler. Benim etle aram pek iyi olmadığı için Osman denedi, gayet güzelmiş, ben makarna yedim, dışarıda masaları var orada oturduk, çok keyifliydi. 35€ hesap ödedik.

 

Coda Alla Vaccinara
Coda Alla Vaccinara

 

IMG_2359

 

Grazia&Graziella, Trastevere bölgesinde kalan çok güzel bir restoran. Zaten Trastevere bölgesinin sokakları ve mekanları çok tatlı, ara sokaklarda kaybolmakta fayda var 🙂  Mekanda sıra varsa bekleyenlere prosecco (italyan şampanyası) ikramı yapıyorlar, çalışanlar çok samimi. Biz burada pizza yemeyi tercih ettik ancak makarnaları da çok lezzetliymiş. 32€ hesap ödedik.

 

IMG_2355

 

IMG_2356

 

Bonci (eski adıyla Pizzarium), tava pizzası yapan, onların değimiyle ‘al taglio’ yani makasla keserek, tartılarak gramla satılan pizza dükkanı. Burası bizim Roma’daki favori pizzacımız oldu ancak çok geç keşfettik. Yediğimiz en iyi pizza kesinlikle buradaydı. Şiddetle tavsiye ediyorum burayı, sakın atlamayın diyorum 🙂  O kadar kalabalık ki kapıda bir sıramatik var buradan numara alıyorsunuz, sıra size geldiğinde hangi pizzadan istiyorsanız, dilediğiniz kadar kestiriyorsunuz, tartılıyor ve ödeme yapıyorsunuz. Fiyatlar seçtiğiniz pizzaya göre değişiyor. Şimdi fişe bakıyorumda biz burada 1buçuk kilo pizza yemişiz 🙂  İçeceklerle birlikte 27€ hesap ödemişiz.

 

Burayı hafızaya kaydedin :)
Burayı hafızaya kaydedin 🙂

 

IMG_2392
Biz patatesli, mantarlı ve margherita pizzalarından yedik.

 

Forno, Campo de Fiori’nin orada bulunan başka bir tava pizzacısı. Buranın patatesli pizzası çok lezzetli, onun dışında fırında satılabilecek başka ürünlerde satılıyor. Biz buradan 9€’luk pizza aldık, öğlen atıştırması için ideal.

 

DSC_2407

 

Pastificio, İspanyol Merdivenleri’nin orada, ayaküstü makarna yiyebileceğiniz bir yer. Günlük iki çeşit makarna çıkıyor, dilediğinizi seçiyorsunuz, yanında şarap ikramları var ondan ücret almıyorlar. Gidenler genellikle bu mekanı çok beğenmiş ama biz pek keyif alamadık, şansımıza lezzetsiz bir günlerine denk geldiğimizi düşünüyoruz. Makarnanın porsiyonu 4€.

 

IMG_2333

 

Caffe Greco, Roma’nın en eski ve en güzel cafelerinden biri. Via Dei Condotti Caddesi üzerinde yer alıyor. Biz kahve içmek için uğradık, fiyatları oldukça pahalı. İki kahve için 18€ ödedik, ortamına da ödediğimiz fiyat kadar bayıldığımızı söyleyemeyeceğim. Mekanı merak edenler içeri girip dolaşıp çıkabilir, zaten bir garson sizinle ilgilenene kadar nereden baksanız yarım saat geçiyor.

 

IMG_2330

 

Hayatım boyunca içtiğim en pahalı kahve!
Hayatım boyunca içtiğim en pahalı kahve!

 

Pompi, İspanyol Merdivenleri’nin orada yer alan en ünlü tiramisucu. Biz burada yediğimiz tiramisuya tek kelimeyle bayıldık, hatta burayı 3 kere ziyaret ettik. Farklı tiramisu çeşitleri var, klasik olanın porsiyonu 4€. Şiddetli tavsiyelerimden biri de burası 🙂

Giolitti, gelato yediğimiz en iyi dondurmacılardan biri, Pantheon’a yakın bir konumda yer alıyor. Dondurmanın 1 topu 1€’ya satılıyor.

 

num num :)
num num 🙂

 

Alışveriş

Via Del Corso, Via Dei Condotti ünlü alışveriş caddelerinden, yazımın içeriğinde bu caddelerden bahsetmiştim. Onun dışında benim çok sevdiğim Tiger ve La Cure Gourmande mağazaları Roma’da da bulunuyor, diğer yazılarında sıklıkla bahsettiğim için bu yazıda da açıklamalarını yapıp sizi sıkmak istemiyorum 🙂  Campo de Fiori alışveriş yapabileceğiniz açık pazar yeri ancak fiyatları çok turistik ve Pazar günleri kapalı.

Bizim gibi bit pazarlarını seviyorsanız Porta Portese, Pazar sabahları kurulan Roma’nın en ünlü bit pazarı. Genelde kıyafet ağırlıklı olduğu için biz pek sevmedik.

 

Porta Portese
Porta Portese

 

Outlet centera gitmek isterseniz Castel Romano Outlet’e gidebilirsiniz. Şehre birazcık uzak ancak araç kiralarsanız Çilek Köyü Nemi ile birleştirilerek gezilebilir. Benim Nemi notlarıma buradan ulaşabilirsiniz.

Roma’dan ne satın alabiliriz derseniz, ilk akla gelen deri ürünler. Ünlü markalardan alışveriş yapabileceğiniz gibi, çok fazla butik dükkana da rastlayacaksınız. Özellikle rengarenk deri eldivenler çok yaygın.

Yiyecek anlamında çeşit çeşit makarnalar, peynirler, limoncello ve soslar satın alabilirsiniz. Türkiye’de çok pahalı olan risotto pirinci olarak bilinen Arborio satın alabilirsiniz. Bu tarz ürünleri kesinlikle marketten almanızı öneriyorum, hediyelik eşya dükkanında bile makarna satılıyor ama fiyatlar çok turistik.

 

IMG_2325

 

Benim 4 güne sığdırabildiğim Roma notlarım bu kadar. Roma, tarihi anlamda çok zengin bir şehir ama herkesin bildiği Roma mı Paris mi sorusunun yanıtı bende halen Paris, hatta Roma’yı Paris’le kıyaslayamıyorum bile o derece. Başka İtalya şehirlerini görmeyi çok isterim ancak Roma’ya tekrar gitmek ister miyim ondan pek emin değilim 🙂  Yeni notlarımda görüşmek üzere mutlu kalın, beni Instagram ve Facebook’tan takip etmeyi unutmayın, eklemek istediklerinizi ise lütfen aşağıya yorum olarak bırakın, herkese sevgiler 🙂