-
NE ZAMAN GİDİLİR?Her Mevsimde
-
KAÇ GÜNDE GEZİLİR?4-5 Gün
-
VİZESchengen
-
PARA BİRİMİ?Euro
-
TOPLU TAŞIMA?
Zor/Ucuz
-
RESMİ DİLLERİ?
İtalyanca
-
PRİZC Tipi/Avrupa
-
ZAMAN DİLİMİ?2 Saat Geride
Gezi Tarihi : Ekim 2016 Gezi Süresi : 4 Gece
Leyleği havada gördüğüm 2016 yılının sondan bir önceki seyahati Roma’yaydı. 29 Ekim tatilini bahane etsemde, 29 Ekim Cumartesi gününe denk geliyordu ancak önemli değildi, Cuma gününün yarım gün olması bile benim plan yapmam için yeterliydi 🙂 İtalya’ya daha önce ayak basmadığımız için burayı tercih ettik, en güzel başlangıcı hangi şehirle yaparız, en uygun fiyatlı uçak bileti hangi şehir için derken rotamızı Roma’ya çevirdik.
Roma, İtalya’nın başkenti, en önemli ve ekonomi anlamında ülkeye en çok katkı sağlayan şehri. Tarihi boyunca birçok önemli medeniyete ev sahipliği yapmış. Bir efsaneye göre, babalarının Savaş Tanrısı Mars mı yoksa Herkül mü olduğu kesin olmayan, Romulus ve Remus kardeşler, bir sepete konularak Tiber Nehri’nin sularına bırakılmış. Onları bir kurt bulup büyütmüş. Kardeşler büyüdüğünde ise bir kent kurmak istemişler ancak yeri konusunda anlaşamayıp birbirlerine girmişler. Romulus kentini Palatino Tepesine, Remus ise Aventine Tepesine kurmak istemiş, kavgayı Romulus kazanmış ve kardeşi Remus’u öldürmüş. Böylece kentin adı Roma olmuş.
Dünyanın yüzölçümü olarak en küçük ülkesi Vatikan’ı da sınırları içerisinde barındıran Roma, aslında her iki ülkeninde başkenti sayılıyor.
Ulaşım
Biz Türk Hava Yolları ile uçtuk, Fiumicino Havalimanına iniş sağladık, Pegasus gibi firmalarda bu havalimanına iniş yapıyor. Havalimanından şehre ulaşmanın en kolay yolu shuttle otobüsler, havalimanından kalkan çeşitli otobüs firmaları var, biz Rome AirportBus firmasını tercih ettik, tercih sebebimiz en kalabalık otobüslerin onlara ait olmasıydı 🙂 Yoksa firmaların birbirinden pek bir farkı yok. Bu otobüsler yaklaşık 30-40 dakika içerisinde Roma’nın merkez tren istasyonu Termini’ye ulaşıyor. Tek yön bilet alırsanız kişi başı 5,90€, gidiş dönüş bilet alırsanız 7.90€ ödemeniz gerekiyor. Biz gidiş dönüş aldık, dönerken yine Termini İstasyonu’nun yanından aynı biletle otobüsümüze bindik, zaten tüm otobüs firmaları burada arka arkaya sıralanıyor. Roma’da iki havalimanı olduğu için bu otobüslerden bazıları Ciampino Havalimanına gidiyor, bu konuya dikkat edilmeli.
Şehir içi ulaşımda metro, otobüs ve tramvayı kullanabilirsiniz. Tek binişlik bilet 1,5€, onun dışında 1,2,3 gün ve bir haftalık sınırsız ulaşım biletleri de mevcut. Bu biletler havalimanı ulaşımında geçerli değil. Biz tüm seyahatimizi kapsaması amacıyla haftalık ulaşım bileti satın aldık, kişi başı 24€ ödedik, 3 günlük bilette sanırım 18€ idi. Biletleri metro istasyonlarında bulunan otomatlardan satın alabilirsiniz.
Bu biletler dışında bir de Roma Pass Card var, bu kartın 2 gün ya da 3 gün geçerli seçenekleri var, 2gün olan bir müzeye ücretsiz giriş olanağı sağlıyor, bazı etkinliklerde indirim yapıyor, 2gün boyunca ulaşım araçlarını sınırsız kullanabiliyorsunuz, fiyatı 28€. 3 gün olan ise 2 müzeye ücretsiz giriş imkanı sağlıyor, bazı etkinliklerde indirim yapıyor, 3 gün boyunca ulaşım araçlarını sınırsız kullanabiliyorsunuz, fiyatı 38,50€.
Roma bizi ulaşım konusunda fazlasıyla üzen bir şehir oldu, hiçbir ulaşım aracı vaktinde gelmedi, duraklarda ha geldi ha gelecek diyerek saatler geçirdik, hem zaman kaybettik, hem ayaklarımıza kara sular indi. Diğer Avrupa şehirleri bu anlamda bize hiç sıkıntı çıkarmamıştı, Roma’da hiç gelmeyen otobüsler yüzünden çok uzun yollar yürüdük ve en yorulduğumuz gezimiz oldu.
Konaklama
Otel araştırırken hem Termini İstasyonu’na yakın, hemde çok çevresinde olmamaya dikkat etmeli. Ne demek istediğimi şu şekilde açıklayayım, istasyon hem havalimanı ulaşımında hemde çevresinde bulunan otobüs ve metro durakları ile ulaşımda işinizi çok kolaylaştıracak ve bu bölge Kolezyum’a yürüme mesafesinde, ancak istasyona yaklaştıkça etraf birazcık kötüleşiyor, dükkanların görüntüleri, etraftaki insanlar pek güven vermiyor. Bu konuya dikkat etmekte fayda var.
Ben booking.com üzerinden, Hotel Marcantonio isimli, Termini’ye 500m uzaklığında, 4 gece için 300€ ödediğimiz, kahvaltı dahil konseptli oteli ayarladım. Roma’da bulunan otellerin birçoğu, tarihi ve kocaman binaların içerisinde yer alıyor ve her kat ayrı bir otel. Bizim otelimizde böyleydi, eski bir binanın beşinci katıydı, bu durum hiçbir olumsuzluk oluşturmadı. Tek sıkıntı otelin bir yemek salonu olmadığı için, akşamdan lobiye kahvaltımızı kaçta almak istediğimizi söylüyorduk, sabah o saatte kahvaltı odamıza geliyordu.
Bizim şansımıza Roma’da yaşanan son deprem bizi sabah otelde yakaladı, bina o kadar eskiydiki gerçekten çok korktuk ve kendimizi hemen lobiye attık, otel sahiplerinin gayet rahat bir biçimde muhabbetlerine devam ettiklerini görünce bizde odamıza geri döndük, bizimle birlikte sadece çekik gözlü bir arkadaş daha dışarı çıkmaya hevesliydi, o da ortamı görünce bizim gibi sakinleşti 🙂
Gezilecek Yerler
Termini İstasyonu’nu başlangıç noktası kabul ederek, gezilecek yerleri anlatmaya başlayacağım. Termini’nin önünden Kolezyum’a kadar inen caddenin adı Via Cavour, bizim otelimizde bu cadde üzerinde bulunuyor. Roma’nın en önemli dini yapılarından biri olan Santa Maria Maggiore Bazilikası da burada yer alıyor. Hikayeye göre, Meryem Ana Papa’nın rüyasına girer ve ona bir kilise inşa etmesini, bu kilisenin yerini de yarın karla işaretleyeceğini söyler. Ertesi sabah yaz ortasında olmalarına rağmen kilisenin bugün bulunduğu yere kar yağar. Kilise Meryem Ana’ya adanır ve her yıl 5 Ağustos’ta kubbesinden beyaz çiçekler serpiştirilerek kutlanır.
Caddenin sonunda tüm ihtişamıyla Kolezyum karşılıyor sizleri. Kolezyum 50bin kişi kapasitesi ile dünyanın en büyük Amfiteatr’ı ve aynı zamanda Dünyanın 7 Harikasından biri. İnşası 8 yıl, açılış törenleri 100 gün süren Kolezyum’un, sadece açılışında 5binden fazla hayvan ve bir o kadar da insan öldürülmüş.
Gladyatörler, köleler, suçlular ve savaş esirlerinden seçilerek eğitilir, birkaç müsabakadan sağ kurtulsalar bile 30 yaşına gelmeden, sıkı eğitim şartlarından ve vücutlarında açılan yaralardan dolayı ölürlermiş. Kolezyum’da vahşi hayvanlar gladyatörlerle ya da hayvanlar birbirleriyle dövüştürülür ve bu gösteriler zevkle izlenirmiş. Ayılar günlerce aç bırakılıp sonrasında zırhsız ve silahsız gladyatörlerle dövüştürülürlermiş, ne kadar vahşice!
Mazisi vahşet ve kanla çevrili olan Kolezyum, günümüzde kişi başı 12€ karşılığında ziyaret edilebiliyor. Çok uzun kuyruklar beklememek adına bileti internetten almakta fayda var, ya da bizim gibi kapanışına bir saat kala giderseniz kolaylıkla içeri girebilirsiniz. İçeride hayvanları ve insanları ölüme götüren hücrelerden ve koridorlardan başka pek bir şey bulunmuyor. Güncel fiyatlara buradan ulaşabilirsiniz.
Günümüze sadece kalıntıları ulaşan, yıkık bir harabe şeklinde bulunan Foro Romano, Kolezyum’un hemen karşısında yer alıyor. Roma Forumu eskiden Antik Roma’nın şehir merkezi konumundaymış, ticaretin, siyasi ve dini işlerin yönetildiği yermiş.
Roma’da İstanbul gibi yedi tepe üzerine kurulan şehirlerden. Roma kurulmadan önce insanlar yedi tepe üzerinde küçük gruplar halinde yaşarlarmış. Bu gruplar bir arada yaşamaya karar verdiklerinde, tepeler arasındaki bataklıkları kurutarak, oralara pazar yerleri kurmuşlar ve uzun yıllar sonra Roma meydana gelmiş. Bu tepelerden Palatino ve Capitoline, Kolezyum’a yakın konumlarda bulunuyor. Yazının başında belirttiğim gibi Palatino Romulus’un Roma’yı kurduğu yer olarak biliniyor.
Kolezyum’un önünden başlayan ve Piazza Venezia yani Venedik Meydanı’na kadar devam eden cadde Fori Imperiali Caddesi. Bu cadde Roma’nın en ünlü caddelerinden biri. Caddenin son bulduğu Venedik Meydanı’nda sizleri devasa bir anıt karşılıyor. Bu anıt İtalya’nın ilk kralı Vittorio Emanuele II için yaptırılmış. Romalılar bu anıtı şehre hiç yakıştırmamış ve ‘Roma’nın Takma Dişleri’ ‘Düğün Pastası’ gibi alaycı isimler takmışlar.
Merdivenlerden ücretsiz olarak en tepesine çıkılabilinen anıt, çok güzel Roma manzaraları sunuyor. Burası başkentin ana yollarının birleştiği meydan olduğu için, şehrin merkez noktası kabul ediliyor.
Venedik Meydanı’ndan başlayarak, Piazza del Popolo meydanına kadar devam eden, diğer bir ünlü cadde Via Del Corso. Burası çok keyifli bir alışveriş caddesi, sadece caddeyi yürümekle kalmayıp ara sokaklara girmekte fayda var. Her sokak sizi farklı sürprizlerle, ilginç sokak sanatçılarıyla, butik dükkanlarıyla, muhteşem mimarili binalarıyla ve benim Roma’da en çok sevdiğim minik köşeleriyle, meydanlarıyla karşılıyor.
Caddenin sonunda yer alan Piazza Del Popolo ise Roma’nın en büyük meydanı. İsmi halk meydanı anlamına geliyor, biz gittiğimizde de burada gösteriler düzenleniyordu.
Caddenin sağ tarafında, Roma denilince belkide ilk akla gelen Aşk Çeşmesi, Fontana Di Trevi yer alıyor. Fontana Di Trevi aslında Üç Yol Çeşmesi anlamına geliyor, nedense sadece bizim ülkemizde Aşk Çeşmesi olarak anılıyor 🙂 Hem gündüzü hem gecesi mutlaka görülmeli.
Çeşmede deniz atlarının çektiği bir deniz kabuğunun üzerinde binmiş Neptün heykeli bulunuyor. İnanışa göre, çeşmeye arkanızı dönüp, sağ elinizle sol omzunuz üzerinden para atar ve dilek dilerseniz, hem dileğiniz kabul olur hem de Roma’ya tekrar gelirsiniz 🙂 Geçen sene çeşmeye atılan paralar 1milyon 400bin euro civarındaymış ve her sene toplanan bu paralar bir hayır kuruluşuna gidiyor, oradan da ihtiyaç sahipilerine ulaştırılıyormuş.
Via Del Corso Caddesi’nin sonlarına doğru kesiştiği bir diğer ünlü cadde Via Dei Condotti. Bu cadde daha şık, daha lüks markaların yer aldığı, keyifli ancak her daim çok kalabalık bir cadde. Caddenin kalabalık olmasının bir diğer sebebi ise sonunda Piazza Di Spagna yani İspanyol Meydanı’nın yer alıyor olması.
Bu meydanın en önemli özelliği İspanyol Merdivenleri’ne ev sahipliği yapıyor olması. 138 basamağa sahip merdivenlerin en tepesinde eski Romalılardan kalma bir dikilitaş ve Trinita Dei Montia Kilisesi bulunuyor. Bence burası Roma’daki en kalabalık ve en boğucu yer, neden bu kadar popüler olduğunu anlamak güç.
Gelelim Via Del Corso Caddesi’nin sol tarafını gezmeye. Burada ilk olarak benim en sevdiğim hatta hayran kaldığım yapı Pantheon geliyor. Bütün Tanrıların Tapınağı anlamına gelen Pantheon, eski Roma’nın en iyi korunmuş anıtı olarak günümüzde varlığını sürdürüyor. İçeriye giriş ücretsiz.
Pantheon, betondan yapılan ve desteksiz olan dünyanın en büyük kubbesine sahip. Aynı zamanda kralların, ressamların ve mimarların gömülü olduğu bir mezar yeri. Güneşli günlerde kubbedeki delikten giren güneş, penceresiz mahzeni aydınlatıyor. Yağmurlu günlerde ise kubbeden giren yağmur damlaları yerde bulunan minik deliklerden dışarı atılıyor.
Pantheon’dan sonra çok tatlı ara sokaklardan geçerek Piazza Navona’ya ulaşabilirsiniz. Burası şehrin en ünlü ve en güzel meydanı, ortada üç adet çeşme bulunuyor, meydanın etrafına çok şirin cafeler konumlandırılmış, her daim sokak sanatçılarına, minik gösterilere ev sahipliği yapıyor. Meydanda bulunan çeşmelerin en ünlüsü Bernini’nin yaptığı Dört Nehir Çeşmesi (Amerika’da Rio de la Plata, Avrupa’da Tuna, Asya’da Ganj, Afrika’da Nil Nehri).
Meydana yakın bir konumda Campo de Fiori yani Çiçek Tarlası yer alıyor. Burada ikindiye kadar kurulu pazar tezgahlarında alışveriş yapabilir, etrafta bulunan cafelerde lezzetli yemekler yiyebilirsiniz.
Santa Maria in Cosmedin Kilisesi, Tiber Nehri’nin yanında yer alıyor. Biz gidemedik ancak sizin vaktiniz olursa diye bir özelliğinden bahsetmek istiyorum. Yalan söylediğiniz takdirde elinizi koparacağına inanılan heykel burada yer alıyor. Hakikat Ağzı denen bu taştan heykelin ağzınıza elinizi sokuyor ve yalan söyleyerek elinizi ısırmasını bekliyorsunuz 🙂
Son olarak nehrin bu yakasında, şehrin en büyük parkı Villa Borghese yer alıyor. Piazza Del Popolo’nun üst tarafında bulunan park çok büyük ve içerisinde çeşitli alanlar barındırıyor, yürüyerek gezebilmenin imkanı yok, bu sebeple biz minik golf arabalarından kiraladık. 1 saatliğine 25€ ödedik ama arabamız 4kişilikti, iki kişilik kalmadığı için biraz zarar ettik.
Tiber Nehri’nin bu yakasını bitirdiğimize göre artık karşı tarafa geçebiliriz. Tiber Nehri üzerinde bulunan en güzel köprü olan Ponte Sant’Angelo’dan karşıya geçerseniz sizi Castel Sant’Angelo karşılıyor.
Burası aslında bir mezarlık olarak inşa ettirilmiş ve burada bulunan tüm imparatorların külleri bu kalede saklanıyormuş. Daha sonra Roma’nın en güçlü askeri tabyası ve papaların sığınağı olmuş. Şehir yağmalanırken papa buraya sığınıyormuş. İçerisinde Cenaze Odası, Silah Müzesi, Papalık Daireleri gibi bölümler barındıran kalenin bir de Zindan bölümü bulunuyor. Burada Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Cem Sultan’ın da mahkum edildiği söyleniyor. Kaleyi ziyaret etmek isterseniz ücreti kişi başı 10€.
Kendi başına ayrı bir ülke olan ama Roma sınırları içerisinde bulunan Vatikan var sırada. Aslında Vatikan’ı sizlere ayrı bir yazı olarak detaylı şekilde anlatmayı düşünüyordum ancak işler pek tahmin ettiğim gibi gitmedi. Vatikan Müzeleri’ne her ayın ilk Pazar günü giriş ücretsiz, bizde ilk Pazar’a denk geldiğimiz için o gün erkenden gitmeyi düşündük. İnanır mısınız ben hayatım boyunca hiçbir yerde böyle bir kuyruk görmedim, kilometrelerce uzanan, tek sıra değil en az 6-7 sıra olan, bittiği noktayı bulabilmek için dünya kadar yol yürüdüğümüz bir bilet kuyruğu. Hal böyle olunca tabikide müzelere giremedik, arka kapılardan birinden Vatikan’ın meydanına girebildik sadece. Siz siz olun, bırakın ücretsiz olduğu bir günde gitmeyi, biletinizi online almadan kapısına bile gitmeyin 🙂 Buradan bilet satın alabilirsiniz.
Burası dünyanın en küçük devleti, Papa tarafından yönetiliyor, toplam 800 vatandaşa sahip. Katoliklerin ibadet merkezi olan Vatikan, Türkiye’ye vize uygulamıyor ancak İtalya’ya giriş yapmak zorunda olduğunuz için her türlü Schengen almanız gerekiyor 🙂 San Pietro Meydanı Vatikan’ın merkezi kabul ediliyor, San Pietro Bazilikası da hemen burada bulunuyor. Bu kilise dünyanın en büyük kilisesi olma özelliğini taşıyor. Papa vaazlarını bu kiliseden veriyor. Kilisenin kubbesine çıkılabiliyor, buradan Vatikan’a kuşbakışı bakabilir çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz, biz yapamadık siz yapın 🙂 Burada giydiğiniz kıyafete birazcık dikkat etmeniz gerekiyor, kısa şort, etek ya da dekolte giysiler ile bazilikaya girilemiyor.
Vatikan Müzeleri, dünyanın en önemli sanat koleksiyonlarını bünyesinde barındırıyor ve birçok müzeden meydana geliyor. Mutlaka görülmesi gereken en önemli bölüm Michelangelo tarafından tasarlanan Sistine Şapeli. Papa’nın askerleri Vatikan’ın kendi ordusu olmadığı için İsviçre’den geliyor, onlarında kıyafetlerini zamanında Michelangelo tasarlamış ve halen aynı kıyafetleri giyiyorlar. Vatikan Müzeleri’ni ve Sistine Şapeli’ni kapsayan bilet fiyatı kişi başı 16€ + 4€’da bileti online aldığınız için ödüyorsunuz.
Yeme İçme
İtalya denilince ilk akla gelenler pizza ve pasta (makarna) olduğu için burada aç kalmak ya da lezzetsiz yemek yemek pek mümkün değil. Bunun yanına Tiramisu, Gelato (İtalyanlara özgü dondurma), Risotto, Bruschetta gibi lezzetlerde eklenince değmeyin keyfinize 🙂 Biz nerelerde neler yedik birazcık onlardan bahsedeyim.
Da Baffetto, Roma’da yiyebileceğiniz en ünlü pizzacı ama en iyisi olduğunu söyleyemeyeceğim. Kapısında her daim sıra var, rezervasyon kabul etmiyorlar, akşam 6 gibi açılıyor, daha öncesinde gittiğimizde kapalıydı. Servis inanılmaz yavaş, kapıda insanlar sırada beklerken, hesap istiyorsunuz 45dakikada getiremiyorlar. Pizzaları çok lezzetli ama yediğimiz en iyisi değil, ben dört peynirli yedim, eşim soğanlı mantarlı yedi, içeceklerle birlikte 35€ hesap ödedik.
Cantina e Cucina, Navona Meydanı’nın hemen arkasında bulunan çok tatlı bir restoran. Çalışanlar çok samimi, tüm italyan lezzetleri burada tadılabilir. Ben pizza yedim, eşim Osman Roman Beef isimli et yemeğini denedi, her ikisi de çok lezzetliydi. Yemek sonrasında İtalya’nın milli içkisi olan limoncello ikramları da oluyor. Biz burada 40€ hesap ödedik.
Cul de Sac, Roma’nın geleneksel restoranlarından bir tanesi. Dana kuyruk sokumundan yapılan Coda Alla Vaccinara isimli yemekleri çok popüler. Benim etle aram pek iyi olmadığı için Osman denedi, gayet güzelmiş, ben makarna yedim, dışarıda masaları var orada oturduk, çok keyifliydi. 35€ hesap ödedik.
Grazia&Graziella, Trastevere bölgesinde kalan çok güzel bir restoran. Zaten Trastevere bölgesinin sokakları ve mekanları çok tatlı, ara sokaklarda kaybolmakta fayda var 🙂 Mekanda sıra varsa bekleyenlere prosecco (italyan şampanyası) ikramı yapıyorlar, çalışanlar çok samimi. Biz burada pizza yemeyi tercih ettik ancak makarnaları da çok lezzetliymiş. 32€ hesap ödedik.
Bonci (eski adıyla Pizzarium), tava pizzası yapan, onların değimiyle ‘al taglio’ yani makasla keserek, tartılarak gramla satılan pizza dükkanı. Burası bizim Roma’daki favori pizzacımız oldu ancak çok geç keşfettik. Yediğimiz en iyi pizza kesinlikle buradaydı. Şiddetle tavsiye ediyorum burayı, sakın atlamayın diyorum 🙂 O kadar kalabalık ki kapıda bir sıramatik var buradan numara alıyorsunuz, sıra size geldiğinde hangi pizzadan istiyorsanız, dilediğiniz kadar kestiriyorsunuz, tartılıyor ve ödeme yapıyorsunuz. Fiyatlar seçtiğiniz pizzaya göre değişiyor. Şimdi fişe bakıyorumda biz burada 1buçuk kilo pizza yemişiz 🙂 İçeceklerle birlikte 27€ hesap ödemişiz.
Forno, Campo de Fiori’nin orada bulunan başka bir tava pizzacısı. Buranın patatesli pizzası çok lezzetli, onun dışında fırında satılabilecek başka ürünlerde satılıyor. Biz buradan 9€’luk pizza aldık, öğlen atıştırması için ideal.
Pastificio, İspanyol Merdivenleri’nin orada, ayaküstü makarna yiyebileceğiniz bir yer. Günlük iki çeşit makarna çıkıyor, dilediğinizi seçiyorsunuz, yanında şarap ikramları var ondan ücret almıyorlar. Gidenler genellikle bu mekanı çok beğenmiş ama biz pek keyif alamadık, şansımıza lezzetsiz bir günlerine denk geldiğimizi düşünüyoruz. Makarnanın porsiyonu 4€.
Caffe Greco, Roma’nın en eski ve en güzel cafelerinden biri. Via Dei Condotti Caddesi üzerinde yer alıyor. Biz kahve içmek için uğradık, fiyatları oldukça pahalı. İki kahve için 18€ ödedik, ortamına da ödediğimiz fiyat kadar bayıldığımızı söyleyemeyeceğim. Mekanı merak edenler içeri girip dolaşıp çıkabilir, zaten bir garson sizinle ilgilenene kadar nereden baksanız yarım saat geçiyor.
Pompi, İspanyol Merdivenleri’nin orada yer alan en ünlü tiramisucu. Biz burada yediğimiz tiramisuya tek kelimeyle bayıldık, hatta burayı 3 kere ziyaret ettik. Farklı tiramisu çeşitleri var, klasik olanın porsiyonu 4€. Şiddetli tavsiyelerimden biri de burası 🙂
Giolitti, gelato yediğimiz en iyi dondurmacılardan biri, Pantheon’a yakın bir konumda yer alıyor. Dondurmanın 1 topu 1€’ya satılıyor.
Alışveriş
Via Del Corso, Via Dei Condotti ünlü alışveriş caddelerinden, yazımın içeriğinde bu caddelerden bahsetmiştim. Onun dışında benim çok sevdiğim Tiger ve La Cure Gourmande mağazaları Roma’da da bulunuyor, diğer yazılarında sıklıkla bahsettiğim için bu yazıda da açıklamalarını yapıp sizi sıkmak istemiyorum 🙂 Campo de Fiori alışveriş yapabileceğiniz açık pazar yeri ancak fiyatları çok turistik ve Pazar günleri kapalı.
Bizim gibi bit pazarlarını seviyorsanız Porta Portese, Pazar sabahları kurulan Roma’nın en ünlü bit pazarı. Genelde kıyafet ağırlıklı olduğu için biz pek sevmedik.
Outlet centera gitmek isterseniz Castel Romano Outlet’e gidebilirsiniz. Şehre birazcık uzak ancak araç kiralarsanız Çilek Köyü Nemi ile birleştirilerek gezilebilir. Benim Nemi notlarıma buradan ulaşabilirsiniz.
Roma’dan ne satın alabiliriz derseniz, ilk akla gelen deri ürünler. Ünlü markalardan alışveriş yapabileceğiniz gibi, çok fazla butik dükkana da rastlayacaksınız. Özellikle rengarenk deri eldivenler çok yaygın.
Yiyecek anlamında çeşit çeşit makarnalar, peynirler, limoncello ve soslar satın alabilirsiniz. Türkiye’de çok pahalı olan risotto pirinci olarak bilinen Arborio satın alabilirsiniz. Bu tarz ürünleri kesinlikle marketten almanızı öneriyorum, hediyelik eşya dükkanında bile makarna satılıyor ama fiyatlar çok turistik.
Benim 4 güne sığdırabildiğim Roma notlarım bu kadar. Roma, tarihi anlamda çok zengin bir şehir ama herkesin bildiği Roma mı Paris mi sorusunun yanıtı bende halen Paris, hatta Roma’yı Paris’le kıyaslayamıyorum bile o derece. Başka İtalya şehirlerini görmeyi çok isterim ancak Roma’ya tekrar gitmek ister miyim ondan pek emin değilim 🙂 Yeni notlarımda görüşmek üzere mutlu kalın, beni Instagram ve Facebook’tan takip etmeyi unutmayın, eklemek istediklerinizi ise lütfen aşağıya yorum olarak bırakın, herkese sevgiler 🙂
Merhaba,
Yazı için teşekkürler,
Vatikana giriş ve müze ücretleri her ayın son pazar günü yazmış bazı blog yazarları, siz ilk pazar günü demişsiniz hangisi doğru acaba ?
Merhabalar, aslında biz 30 Ekim 2016’da yani ayın son Pazar günü Vatikan’a gittik, yazarken aklım karışmış olmalı, siz sorunca düzelttim, teşekkür ederim 🙂 Yani ayın son Pazar günü giriş ücretsiz ama hiç tavsiye etmiyorum, ben hiçbir yerde böyle bir izdiham görmedim bilginiz olsun.
Merhabalar yazınız çok yararlı ve yardımcı oldu, bizde eşimle beraber 21 Mart gününden sonra 3 gün Roma’da olmayı planlıyoruz İngilizce’miz biraz az ama şansımızı deneyeceğiz, kesinlikle sizin rotanıza uyacağım sizden ricam harita üzerinde gezi rotasını işaretleyebilir misiniz, şimdiden teşekkürler.
Merhaba,
Mart ayında Roma’yı ziyaret edeceğim. 1gün Roma dışına ayırsam mı diyorum, siz şehir dışında nereyi ziyaret etmiştiniz?
Teşekkürler
selin
Merhabalar, biz şehir dışında sadece Nemi’ye gittik, Nemi Çilek Köyü olarak bilinen çok şirin bir yer. Araba kiralarsanız Nemi ile birlikte Papa’nın yazlık sarayının yer aldığı Castel Gandolfo ve Castel Romano Outlet Center’ı da gezebilirsiniz. Farklı bir şehir görmek isterseniz trenle Napoli’ye gidebilir, Napoli’den sonra Pompei’yi gezebilirsiniz. Şimdiden keyifli seyahatler dilerim 🙂
Merhaba bilgileriniz ve yönlendirmeniz anlamında tşk ederim.4-7 mayıs 2018 tarihinde ailecek Romada olacagım. ulaşım ve planlama anlamında bana tavsiyelerinize almak istiyorum. 3 günde sizinde yardımınızla umarım iyi bir gezi olur.
Merhabalar, yorumunuz için teşekkür ederim. Otelinizi Termini istasyonuna yakın bir yerde ayarlayıp 3 günlük sınırsız ulaşım kartı satın alabilirsiniz. Vatikan’a gitmeyi planlıyorsanız biletlerini mutlaka gitmeden satın alın, yoksa çok vakit kaybedersiniz. Biz de 1 gün şehir dışında olduğumuz için gezdiğimiz yerleri sizin gibi 3 günde gezdik, bizim planımızla ilerleyebilirsiniz. Az gününüz olduğu için akşamları değerlendirmeniz sizin açınızdan iyi olur, meydanları, alışveriş caddelerini ve restoranları akşama bırakabilirsiniz. Yazının sonunda bulunan haritayı baz alarak gitmeden kendinize uygun bir rota belirlerseniz, gezinize daha fazla yer sığdırabilirsiniz. Şimdiden keyifli seyahatler dilerim.
Merhaba,bizde bu hafta Roma turu yapacağız.Çok yazı okudum ama sizin ki kadar sade,abartmadan ve güzel anlatanını görmedim.Teşekkür ederim.Bonci pizzacısının yerini yazmamışsınız.Onu belirtebilirmisiniz,tatilim oarada geçecek herhalde 🙂
Merhabalar, yorumunuz için çok teşekkür ederim, beni çok mutlu ettiniz 🙂 Bonci kelimesinin üzerine tıklarsanız yeni bir sayfa açılıyor, orada sağda bulunan haritada yerini görebilirsiniz. Eski adı Pizzarium olduğu için halen o şekilde geçiyor. Konum olarak Vatikan’ın arka tarafı olarak düşünebilirsiniz, o bölgeye özellikle Bonci için gitmek gerekiyor ama kesinlikle gitmeye değer 🙂 Bende sizin gibi önceden keşfetseydim tatilimi orada geçirirdim 🙂 Umarım sizde seversiniz ve geziniz mükemmel geçer, sevgiler 🙂
Selin’e bayıldım. 15 Günde dünya turu bile yapabilir::))
Kesinlikle! Bende hızına hayran kaldım 🙂
İyi günler öncelikle çok güzel bir yazı olmuş. Ben Slovenya Maribor’da Erasmus öğrencisiyim.
Size sorum şu ki: Kaç günde Roma’yı gezdiniz? 1 gün yeterli olur mu yoksa 2 gün kalmalı mıyım? Ben şehirleri epey hızlı gezip, çok hızlı ve bol bol yürüyüp, her yeri görmeye çalışıyorum. Örnek vermek gerekirse 58 euroya Viyana Pass alıp Viyana’yı 1 günde gezip 3 sarayı, bahçelerini, saray içlerindeki müzeleri, 2 adet doğa tarihi ve sanat tarihi müzesini, katedralleri, kiliseleri, belediye, parlamento binalarını, opera binasının içini tek günde gezmiştim. Roma’da da bu hız yeterli olur mu?
Merhabalar, öncelikle yorumunuz için teşekkür ederim. Biz Roma’yı 4 günde gezdik ancak sizin gibi sıkışık bir program uygulamadık, rahat rahat takıldık ve 1 gününü şehir dışına ayırdık, yani şehir merkezi için 3 günümüz vardı. Açık konuşmak gerekirse, Viyana’yı 1 günde bitirebildiyseniz Roma’yı da bitirebilirsiniz 🙂 Yalnızca Kolezyum gibi çok popüler olan yerlerin giriş biletlerini online alırsanız zaman kaybetmezsiniz. Bana sorarsanız en azından bir gece kalıp yemeklerin ve restoranların da tadına varın derim, Roma akşamları da çok keyifli bir şehir, meydanları rengarenk. Yine de bir günde gezmek isterseniz, siz bu hızınızla halledersiniz 🙂 Sevgiler.
Merhaba, mart ayında gitmeyi planlıyoruz. Sormak istediğim hiç türk lokantası var mıydı? İçme suyu nasıldı? Çeşme suları bizim damak tadımıza uyuyor mu? Şimdiden teşekkürler.
Merhabalar, gördüğümüz Türk restoranları vardı ancak biz hiçbirini denemedik, Roma yeme içme anlamında çok güzel alternatifler sunduğu için Türk restoranlarına ihtiyaç olmuyor 🙂 Çeşme sularının tadı kötü değildi, içilebilir. Şimdiden keyifli seyahatler 🙂
Şu ana kadar okuduğum en kapsamlı yazı emeklerine sağlık Biz de seneye gideceğiz.
Benim sormak istediğim akşam bi bar da müzik dinleyebileceğimiz bir yer tavsiye edebilir misiniz?
Merhabalar, yorumunuz için çok teşekkür ederim 🙂 Biz belirttiğiniz gibi bir mekan deneyimlemedik, gezmekten o kadar yoruluyorduk ki akşam kendimizi otele zor atıyorduk 🙂 Ama akşam gideceğiniz tüm restoran ve şarap barı tadındaki mekanlarda iyi müzik dinleyebilirsiniz, ortamları çok güzel. Özellikte Trastevere Bölgesi ve Navona Meydanı civarlarında çok tatlı mekanlar var. Umarım geziniz çok keyifli geçer, sevgiler.
teşekkürler. gayet güzel açıklamışsınız. biz de bir sempozyum için 6 günlüğüne roma’yı ziyaret edeceğiz. güvenlik için bir sıkıntı yok sanırım ya da özellikle hassas oldukları noktalar var mı?
Merhaba, yorumunuz için teşekkür ederim. Güvenlik anlamında bir sıkıntı yaşamadık, o konuda rahat olabilirsiniz. Keyifli geçer umarım 🙂
Çok aydınlatıcı, yönlendirici bir yazı olmuş. Teşekkür ediyorum. Sonbahar aylarında arkadaşlarla Floransa, Roma ve Napoli’yi kapsayan bir gezi yapmayı planlıyoruz. Vereceğiniz ek bilgiler olursa şimdiden teşekkür ederim.
Metin Bey Merhaba, öncelikle yorumunuz için teşekkür ederim. Yapacağınız gezinin Roma kısmıyla ilgili sormak istedikleriniz olursa mail atabilir ya da yorum bırakabilirsiniz, biliyorsam yardımcı olmak isterim. Şimdiden seyahatinizin çok keyifli geçmesini dilerim.
Merhaba,
Teşekkürler,
24-28 mart arası orada olacağız, sanırım, yaz dönemi gibi kalabalık olmaz,
Tekrar teşekkürler,
Merhabalar, yorumunuz için teşekkür ederim, yazımı faydalı bulmanıza çok sevindim 🙂 Google Maps haritası yazının sonunda yer alıyor, oradan kendinize bir rota belirleyebilirsiniz. Aklınıza takılan bir yer olursa yazın lütfen. Keyifli seyahatler, sevgiler.