-
NE ZAMAN GİDİLİR?Kış Ayları Dışında Her Mevsim
-
KAÇ GÜNDE GEZİLİR?3-4 Gün
-
VİZESchengen
-
PARA BİRİMİ?Euro
-
TOPLU TAŞIMA?
Kolay/Ucuz
-
RESMİ DİLLERİ?
Fransızca Almanca Flemenkçe
-
PRİZC Tipi/Avrupa
-
ZAMAN DİLİMİ?2 Saat Geride
Gezi Tarihi : Mart 2016 Gezi Süresi : 3 Gece
Brüksel, Belçika’nın başkenti ve aynı zamanda Avrupa Birliği’nin ev sahibi şehri. AB Komisyonu, AB Bakanlar Kurulu ve AB Parlamentosu’nun burada olmasının yanı sıra NATO Merkez Karargahı da Brüksel’de yer alıyor. Brüksel, bataklığın içindeki yerleşim yeri anlamına geliyor, bunun sebebi ise yüzyıllar önce bataklığın kurutulması ile şehrin ortaya çıkarılması. Bunların dışında Brüksel, çikolatanın, biranın, waffle’ın, patates kızartmasının ve Tenten’in şehri 🙂
8 günlük Hollanda, Belçika gezi planımızı yaparken, Brüksel’in gidenlere pek cazip gelmediğini, sıkıcı bir şehir olduğunu, 1 gün kalmanın yeterli olacağını okumuştum ancak ben yazılanların aksine Brüksel’i çok sevdim. 3 gece konakladık ve gezilecek yerler açısından ideal sürenin bu olduğunu düşünüyorum, ancak bir gece daha kalsak, şehrin havasını solusak fena olmazdı 🙂
Ulaşım
Hollanda seyahatimizi tamamladıktan sonraki durağımızı Belçika olarak belirledik. Amsterdam Centraal Station’dan tren ile Brüksel’e ulaştık. Biletleri istasyonda bulunan kiosklardan kişi başı 45€ olarak satın aldık. İnternet fiyatları ile aynıydı ancak erken rezervasyon indirimleri olabilir ihtimali ile linki buraya bırakıyorum. Yolculuğumuz yaklaşık 3buçuk saat sürdü, hızlı tren tercih ederseniz süre 2 saate düşüyor ancak fiyat 2 katına çıkıyor bilginize 🙂 Brüksel’de Central ve Midi merkez istasyonları bulunuyor, oteliniz hangisine yakın ise o durakta inebilirsiniz.
Şehir içi ulaşımda biz genellikle metro ve otobüs kullandık. Günlük sınırsız ulaşım biletlerinden satın aldık. Sadece 1 günlük bilet bizim işimizi gördü, yazımın ‘gezilecek yerler’ kısmında sebebini anlayacaksınız. Bileti metro istasyonunda bulunan kiosktan satın aldık, tren bölümlerindeki kiosklarda bu biletlerden bulunmuyor bilginiz olsun. 24 saatlik bilete kişi başı 7,5€ ödedik, diğer gün fiyatlarına buradan ulaşabilirsiniz.
Son olarak havalimanı ulaşımından bahsetmem gerekirse, Brüksel’de iki adet havalimanı bulunuyor, National ve Charleroi.
National, THY gibi firmaların iniş yaptığı havalimanı, merkez istasyondan tek tren ile 20 dakikada ulaşım sağlayabilirsiniz. Havalimanından geçen birçok tren hattı bulunuyor, herhangi birini tercih edebilirsiniz.
Charleroi, Pegasus gibi daha ufak firmaların iniş yaptığı havalimanı, aslına bakarsanız Brüksel’le uzaktan yakından alakası olmayan, insanı Pegasus’tan bilet aldığına bin pişman eden bir havalimanı 🙂 Merkez istasyondaki kiosklardan kişi başı 16€’a Charleroi South tren bileti ve 6€’a Tec otobüs bileti satın aldıktan sonra 1buçuk saatlik bir tren yolculuğu ve sonrasında yarım saatlik bir otobüs yolculuğu sizleri bekliyor. Valizlerle zor bir yolculuk yapmanın yanında ulaştığınız havalimanı, bizim küçük şehir havalimanlarından bile daha küçük. Benden size ufak bir tavsiye, Brüksel’e gelecekseniz Pegasus ile gelmeyin 🙂
Konaklama
Oteli her zamanki gibi gitmeden önce booking.com üzerinden ayarladım. Brüksel’in neredeyse merkezinde yer alan Bedford Hotel & Congress Centre otelinde konakladık. 3 gecelik konaklamamız için 265€ ödedik. Otelden gerçekten çok memnun kaldığımız için sizlere de önerebilirim, sadece kahvaltısını yetersiz bulduk.
Gezilecek Yerler
Kolaylık olması açısından Brüksel’de gezilecek yerleri iki başlığa ayırdım, Merkez yani yürüyerek gezebileceğiniz yerler ve Merkez Dışı, araçla ulaşım sağlamanız gereken yerler.
Merkez dediğim bölge yaklaşık 4-5km, 1 günde hepsini bitirebilirsiniz. Sizin için google maps rotasıda oluşturdum, dilerseniz buradan kullanabilirsiniz.
Brüksel’de ilk görülmesi gereken, minik ama şehrin en önemli simgesi olan Manneken Pis yani İşeyen Çocuk Heykeli 🙂 Büyük beklentilerle gelmezseniz hayal kırıklığına uğramazsınız çünkü heykel minicik 🙂 Benim burada takdir ettiğim, bu küçücük heykeli şehrin simgesi haline getirebilmeyi başarmış olmaları. Heykel hakkında pek çok hikaye anlatılıyor, kaybolan daha sonra işerken bulunan bir çocuk, savaşta patlamak üzere olan bombanın üzerine işeyerek söndüren bir çocuk, çıkan yangını işeyerek söndüren bir çocuk ve bunun gibi onlarca hikaye daha, hangisinin doğru olduğu konusunda bir bilgi bulunmuyor 🙂
Bu minik heykelin bir gardırobu ve 800’den fazla kıyafeti var, biz St. Patrick Günü’ne denk geldiğimiz için yeşil kıyafetlerini giymişti 🙂 Ayrıca Brüksel Bira Festivali’nde, heykelden çiş yerine bira akıtılıp dağıtılıyormuş 🙂 Heykel çok kez çalındığı için bizim gördüğümüz orjinali değil 6. replikasıymış.
Manneken Pis, bu kadar büyük bir turistik sembol haline gelince, ona bir kız arkadaş yapmaya karar vermişler ve Jeanneke Pis’i yapmışlar ancak çocuk kadar tutmadığı için çok bilinmiyor.
Brüksel’in en ünlü meydanı Grand Place, orjinal adıyla Grote Markt. Avrupa’da meydan kültürü çok yaygın ve gezdiğim meydanlar arasında en beğendiklerimden biri oldu burası. En cezbedici tarafı, meydanın tarihi ve mimarisi muhteşem binalarla çevrili olması.
Meydanda görmeniz gereken tarihi yapıların başında Hotel de Ville yani Belediye Binası geliyor. Belediye Binası’nın 96m’lik bir kulesi var ve iddiaya göre, mimarı kulede yaptığı hataları kabul edemeyince kendini bu kuleden aşağı atmış ve hayatını kaybetmiş.
Belediye Binası’nın hemen yanında, dokunanın bir daha Brüksel’e geleceğine inanılan Pirinç Kadın ve Köpek Heykeli bulunuyor. Bende bir daha gitmeyi çok istediğimden dokunmadan edemedim 🙂 Belediye Binası’nın hemen karşısında ise Maison du Roi yani Kralın Evi yer alıyor, gerçekten etkileyici bir mimariye sahip.
Meydanda bulunan diğer binaların da mimarisi muhteşem, zaten bu meydanın en önemli özelliği Barok, Gotik ve Louis XIV mimarı tarzlarının bir arada bulunması ve uyum içinde olmaları. Meydanın bir diğer özelliği ise, her iki senede bir, Ağustos ayında, 2bin m2’lik Flower Carpet, çiçekten halı festivalı yapılıyor olması. Bu sene 12 Ağustos 2016’da başlayıp 15’ine kadar devam edecek, ilgilenenlere duyurulur 🙂
Grand Place yakınında mutlaka görülmesi gereken çok güzel bir pasaj bulunuyor St. Hubert Pasajı. Pasajın üstü tamamen cam kaplı, içerisinde tasarım ürünler satan mağazalar, çikolatacılar, dantel dükkanları, kitapçılar ve cafeler bulunuyor.
St. Michael & St. Gudula Katedrali, Brüksel’in en güzel dini yapılarından biri. Gotik mimariye sahip katedral, Victor Hugo tarafından ‘gotik mimarinin en sade eseri’ olarak nitelendirilmiş. Katedrale giriş ücretsiz. Paris’teki Notre Dame Katedrali’ne çok benziyor.
Katedral yakınlarında biraz soluklanmak isterseniz dinlenebileceğiniz bir park bulunuyor Brussels Park. Çok büyük olmasada, yine bizi kıskandıran cinsten bir şehir parkı, bizde niye yok dedirtiyor 🙂
Göletin oradan parka girip, içerisinden aşağıya doğru yürümeye devam ederseniz karşınıza Royal Palace yani Kraliyet Sarayı çıkıyor. Sarayın bahçesi çok güzel, dilerseniz ziyaret edebilirsiniz çünkü günümüzde kraliyet ailesi burada yaşamıyor, şehrin dışında bulunan Laeken Kalesi’nde yaşıyorlar.
Kraliyet Sarayı’nın hemen yanında St. Jacques Sur Kilisesi bulunuyor. Bu kilise Brüksel’in en güzel kiliselerinden biri. Zamanında Habsburg yönetiminin resmi kilisesi olarak kullanılıyormuş. Kiliseye giriş ücretsiz.
Kiliseye yakın bir konumda, Brüksel’in ünlü meydanlarından biri olan Grand Sablon yer alıyor. Meydanın biraz yukarısında Petit Sablon adında, şirinlik abidesi bir park bulunuyor, binaların içinde kalmış ancak sanki bambaşka bir yerdeymiş hissiyatı veriyor.
Parkın karşısında ise bir diğer güzel kilise Notre Dame de La Chapelle yer alıyor. Bu kilise 1134 yılında yapılmış ve muhteşem bir mimariye sahip. Kiliseye giriş ücretsiz.
Bu bölgede dolaşırken şans eseri karşımıza Brüksel Adalet Sarayı çıktı, aslında listemizde yoktu ancak bu görkemli yapıyı görmezden gelmek pek mümkün değildi. Uzun süredir tadilatta olduğu için, etrafı iskelet kaplı olsa da, görülmeye değer bir yapı olduğunu söyleyebilirim. Petit Sablon önündeki yoldan dümdüz aşağı devam ederseniz karşınıza çıkacaktır.
Adalet Sarayı’nın hemen önünde Kayıp Asker Anıtı ve seyir terası bulunuyor. Bu bölge yüksekte kaldığı için, şehre yukardan bakabiliyorsunuz ve şehrin alt katına inmek içinde bir asansör bulunuyor, daha önce böyle bir asansöre hiç binmemiştim 🙂
Buraya kadar saydığım her yeri yürüyerek gezebilirsiniz. Şimdi geçelim merkez dışında kalan, araç kullanmanız gereken yerlere. Hazırladığım google maps linkine buradan ulaşabilirsiniz.
Benim rotamın ilk sırasında Sacre Couer Bazilikası bulunuyor. Bazilika, şehir manzarasına hakim bir tepede yer alıyor. Dünyanın en büyük art deco binası olma özelliğini taşıyor. Art deco nedir derseniz Fransız menşeli bir sanat akımı. Bazilika, kuşbakışı bakıldığında haç şeklinde tasarlanmış. İçerisine giriş ücretsiz ancak kulesine çıkıp manzara izlemek isterseniz 5€ ödemeniz gerekiyor. Merkezden 2 numaralı metro ile Elisabeth durağında indikten sonra, 87 numaralı otobüse binerek, Riethuisen durağında inip ulaşabilirsiniz.
Bazilikadan sonra, benim en çok gitmek istediğim yer var sırada, Mini Europe. İstanbul’da Miniatürk’ü çok seven biri olarak, burayı da merak ediyordum. Mini Europe, minik minyatür eserlerden oluşan, Avrupa’daki ünlü yapıların sergilendiği, 350 eserlik bir açık hava müzesi.
Mini Europe, merkeze yarım saat uzaklıkta bir konumda bulunuyor. 6 Numaralı metro ile Heysel durağında inerek ulaşım sağlayabilirsiniz. Giriş ücreti kişi başı 15€. İçerisi gerçekten çok güzel, ben her eseri detaylı bir şekilde incelemeye kalkınca gezmeyi 2 saatte bitiremedim 🙂 Eserlerin önünde butonlar bulunuyor, bu butonlara basınca müzik başlıyor ve eserler hareketleniyor 🙂 Gemiler yüzüyor, trenler geçiyor, yunus balıkları denizde zıplıyor, değirmenler dönüyor, minik yangına gemiler müdahale ediyor, finikülerler çalışıyor ve bunun gibi daha nice atraksiyon gerçekleşiyor 🙂
Mini Europe, Brüksel’de en keyif aldığım yer oldu ancak içeride Türkiye’den hiçbir eser görememek beni ziyadesiyle üzdü. En azından Ayasofya’yı görmeyi ümit ederek gitmiştim. Türkiye’ye dair gördüğüm tek şey, Türk Hava Yolları’nın uçağı oldu, o da sanırım sponsorluk için orada konumlandırılmıştı.
Mini Europe’un hemen yanında Brüksel’in en önemli simgelerinden biri olan Atomium yer alıyor. Atomium, 1958 yılında yapılmış, bir demir kristalinin 165 milyar kez büyütülmüş hali.
2 küre dışında diğerleri ziyarete açık. Giriş ücreti kişi başı 12€, Mini Europe ile birlikte alınırsa 24,5€ oluyor. En üst kulede restoran bulunuyor ve manzarası çok güzel. Benim klostrofobim olduğu için Atomium’a giremedim, ben Mini Europe’dayken Osman’da Atomium’a girdi. Fotoğraflarını gösterince iyiki girmemişim dedim, küreler arasındaki merdivenler gerçekten çok boğucu, sizinde aynı sıkıntınız var ise girmeyin derim.
Atomium’dan sonra tam ters konumda kalan Parc Cinquantenaire var sırada. Burası Brüksel’in en büyük şehir parkı. İçerisinde Zafer Takı, önemli bir çeşme, Autoworld ve Askeri Müze bulunuyor. 1 numaralı metro ile Schuman durağında inerek ulaşabilirsiniz.
Son olarak parka yakın bir konumda Avrupa Komisyon Binası yer alıyor, dilerseniz parktan yürüyerek ulaşabilirsiniz.
Yeme İçme
Gelelim Brüksel’de ne yenir ne içilir kısmına. Öncelikle Brüksel çikolatanın, biranın,waffle’ın ve patates kızartmasının başkenti 🙂 Her yerde çikolata dükkanlarına rastlayabilir, her restoranda her markette kaç çeşit bira satıldığıyla ilgili afişleri görebilir, sokaklarda waffle ve patates kızartması yiyen insanlarla karşılaşabilirsiniz.
Waffle yemek için, Grand Place meydanına yakın bir konumda bulunan Maison Dandoy’u tercih edebilirsiniz. İki çeşit waffle yapıyorlar ancak üzerine konulacak malzemeleri siz menüden seçiyorsunuz. Fotoğrafta gördüğünüz şekerli waffle 4€, dondurmalı olan ise 6€.
Patates kızartması yiyebileceğiniz en güzel yer bence Maison Antoine. Parc Cinquantenaire yakınında bulunuyor. Buradan patates kızartmanızı ve soslarınızı alıp, hemen yan tarafta bulunan cafelerden birine oturup içecek söyleyerek mideye indirebilirsiniz 🙂 Patates kızartması gerçekten çok lezzetli, fiyatı 3€, her bir sos ise 0,70€.
Brüksel’de o kadar fazla bira çeşidi varki, sırf bu sebeple Guinness Rekorlar Kitabına giren bir mekan bulunuyor, Delirium Café. 2004 çeşit bira ile 2004 yılında rekor kırmış ve her bira kendi özel bardağında ve bardak altlığında servis ediliyor. Delirium Café, Jeanneke Pis’in sokağında bulunuyor.
Brüksel’de en merak ettiğim restoran, Paris’te deneyimlediğimiz Leon de Bruxelles’in orjinal yeriydi yani buradaki adıyla Chez Leon. Burası ünlü bir midye restoranı, Delirium’a yakın bir konumda, balıkçıların sıralandığı bir sokakta yer alıyor. Midyeleri gerçekten çok lezzetli ancak itiraf edeyim, ben Paris’teki şubesini daha çok sevmiştim.
Biz burada bir Complet Leon (fix menu tarzında içecek ve salata ile birlikte geliyor) ve bir Mussels Provençale (domates soslu peynirli midye) söyledik, 61€ hesap ödedik.
Yemek için tercih edebileceğiniz başka bir mekan ise Houtsiplou. Burası bir burger dükkanı, Grand Place’a yakın bir konumda yer alıyor. Hamburgerleri gerçekten lezzetli. Menülerinde hangi ürünün içinde ne olduğuna dair minik ikonik anlatımlar mevcut yani hamburgerinizde domuz eti mi var dana eti mi var anlayabiliyorsunuz. Biz burayı çok sevdik.
Hamburgerler salata ya da patates kızartması ile servis ediliyorlar. Ben Houtsiplou Burger yedim çok lezzetliydi, Osman Classico yedi, o birazcık az pişmiş tabiri caizse kanlı şekilde getiriliyor bilginiz olsun. Hamburgerler 15,5€, biz aşağıdaki masaya 38€ hesap ödedik.
Son olarak hayatımda yediğim en güzel köpüğe sahip Aux Merveilleux’dan bahsedeyim. Konumu meydana çok yakın, çeşit çeşit bezeler ya da köpükler adı her neyse ondan üretiyorlar 🙂 Çok lezzetli, mutlaka uğrayın derim.
Alışveriş
Bizim gezdiğimiz iki tane ünlü alışveriş caddesi bulunuyor, bunlar Rue Neuve ve Rue Antoine Dansaert. Rue Antoine Dansaert, daha çok tasarım markaların bulunduğu cadde, Rue Neuve ise, her markayı bulabileceğiniz çok güzel bir alışveriş caddesi. Bu caddeyi güzel yapan en önemli özelliği Primark’a sahip olması 🙂 Primark, gönlünüzce alışveriş yapabileceğiniz çok ucuz bir mağaza, 2€’a ayakkabılar, 4€’a pantolonlar satın alabilirsiniz 🙂 Mutlaka uğrayın pişman olmazsınız.
Yine cadde üzerinde Hema isimli bir dükkan var, burada da çok güzel, çeşitli ve ucuz ürünler satılıyor. Alt katı market gibi, üst katında ise farklı tasarımlı her çeşit ürün var.
Brüksel’e özgü birşeyler almak isterseniz, ilk seçeneğiniz Çikolata! Çeşitli çikolata markaları var, en ünlüleri Marcolini, Mary’s, Neuhaus, Wittamer ve Leonidas. Birbirlerinden çok farkları bulunmuyor, bu sebeple sizde benim gibi, vitrinini en çok beğendiğiniz çikolatacıdan alışveriş yapabilirsiniz 🙂 Çikolata fiyatları da benzer, 100gr çikolatayı ortalama 6€ civarında satıyorlar.
Dantel satın alabilirsiniz, Brüksel’de her yerde dantel dükkanları var. Buraya özgü alınacak ürünlerin başında geliyor ancak biz Türkiye’den gittiğimiz için pek ilgimizi çekmedi açıkçası 🙂
Tenten buralı olduğu için hediyelik eşyaları satılıyor. Grand Place’den St. Hubert Pasajı’na giderken, yolda bir Tenten mağazası bulunuyor. İçerisi çok güzel, satın almayacaksanız bile girmenizi tavsiye ederim.
Benim çok sevdiğim La Cure Gourmande mağazası da bulunuyor Brüksel’de. Buradan beğendiğiniz kutuyu alıp, dilediğiniz kurabiyelerle doldurup satın alabilirsiniz. Kurabiyeleri gerçekten çok lezzetli.
İlginizi çekerse Place du Jeu de Balle’de her gün öğlene kadar bit pazarı kuruluyor, orayı ziyaret edebilirsiniz.
Son olarak Brüksel’de Chic Outlet Shopping’in bir merkezi bulunuyor, Maasmechelen Outlet Village ancak merkeze trenle 2buçuk saatlik uzaklıkta yer aldığı için biz gitmeye vakit bulamadık.
Brüksel yazımı tamamlamadan önce ilgimi çeken ancak ne olduğunu bilmediğim bir detaydan bahsedeyim. Akşam sokaklarında yürürken, bazı binalara yansıyan görüntüler gördük, çok hoşumuza gitti,sizlerle de paylaşmak istedim.
Sizler için hazırladığım Brüksel Turist Haritasını aşağıya ekledim. Brüksel benim en çok sevdiğim şehirlerden biri oldu, dilerim sizlerde de aynı etkiyi bırakır. Keyifli seyahatler dilerim 🙂
ANLATIKLARINIZ ÇOK FAYDALI ŞEYLER.YAZIN BEN DE GİTMEYİ DÜŞÜNÜYORUM.ŞİMDİDEN ARAŞTIRMAYA BAŞLADIM.EMEĞİNİZE SAĞLIK .
Merhabalar, çok teşekkür ederim, beğenmenize sevindim 🙂 Şimdiden keyifli seyahatler dilerim.
Chez Leon önerisi için çok teşekkürler muhteşemdi! 🙂
Rica ederim, beğenmenize sevindim 🙂
Merhabalar, Blogunuz gerçekten kullanıcı dostu, güzel yazılar için teşekkürler.
Bir sorum olacak. Sadece tek gün toplu taşıma kullanmaya ihtiyacımız var, onda da M6 ile Atomium’a gidip dönüş yapacağız.
Tek seferlik bilet fiyatları için ekli site var ancak aşağıdaki gibi açıklama eklenmiş. Burada anlamadığım konu bileti kullanmak için bir de 5€’luk kartı almamız gerekip gerekmediği. Bilginiz varsa paylaşabilirseniz çok sevinirim.
Teşekkürler,
http://www.stib-mivb.be/article.html?_guid=d0707200-2683-3410-479e-b21a51d668f0&l=en
1 fare JUMP : 2,10 €
To purchase this ticket, you need to be in possession of a personal MOBIB or MOBIB Basic. This cards cost 5 € and can be obtained in one of our KIOSK, BOOTIK or via Online Purchase.
Merhabalar, öncelikle güzel yorumunuz için teşekkür ederim 🙂 Kontrol ettim ilettiğiniz linki, ben böyle bir kartı almanız gerektiğini düşünmüyorum, biz de almadık 🙂 Oraya gittiğinizde istasyonda yer alan kiosktan tek binişlik bilet satın alabilirsiniz, biz öyle yaptık herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Önceden online almanızda gerekmiyor. Keyifli seyahatler 🙂
Merhaba, uzun zamandır çeşitli blokları takipteyim, brüksel ziyareti vasıtasıyla sizi buldum, bugüne kadar okuduğum en iyi gezi rehberi olduğunu düşünüyorum, elinize sağlık.
Emrah Bey Merhaba, yorumunuz için teşekkür ederim, düşünceleriniz beni çok mutlu etti 🙂 Umarım gezilerinizde yazılarımdan faydalanabilirsiniz. Keyifli seyahatler dilerim.
Ne kadar güzel yazmışsınız.Verdiğiniz bilgiler bir gezgin için çok yararlı.Elinize ve yüreğinize sağlık.
Merhabalar, yorumunuz için çok teşekkür ederim, yazımı faydalı bulmanıza çok sevindim 🙂 Sevgiler.
Süper yararlı bir anlatım olmuş, emeğinize sağlık???????? Biz de eşimle 14 şubatta gitmeyi planliyoruz, sizin yazdıklarınızı hepsini kaydettım , tek tek uyarlayacam ☺️☺️
Acaba sevgililer günü için özel gidilecek mekanlar bulunuyor mu, bilginiz varmı?
Araştırdım ama pek özel birşeyler göremedim,
Şimdiden teşekkür ederim☺️
Merhabalar, çok teşekkür ederim beğenmenize sevindim 🙂 Çok romantik bir tercih, şimdiden keyifli geçmesini diliyorum 🙂 Bilgim yoktu ama şöyle bir araştırdım, bu linkte insanların sevgililer günü için tavsiye ettiği birkaç mekan var,bu linkte de Brüksel’in en romantik 10 restoranı var, belki faydası olur 🙂 Sevgiler.
MÜ KEM MELL. Resimler rotalar ve anlatım, aradığın herşey bir yerde. Teşekkürler
Merhabalar, yorumunuz için asıl ben teşekkür ederim, beğenmenize çok sevindim 🙂 Sevgiler.
Brüksel ile alakalı ümitsizliğe kapılmışken sizin yazınız ile karşılaşmam beni çok mutlu etti. Gerçekten çok güzel bir derleme olmuş, elinize sağlık.
Merhaba, biz gitmeden önce de herkes Brüksel’in nasıl sıkıcı bir yer olduğundan bahsediyordu, ben gidince hayran kaldım. Sizide ümitsizlikten kurtarmasına çok sevindim 🙂 Umarım seyahatiniz çok keyifli geçer 🙂
ya inanılmaz detaylı, inanılmaz güzel bi yazı! teşekkürler!
Yorumunuz için ben teşekkür ederim, faydalı bulmanıza çok sevindim 🙂
Merhaba; Aralıkta cok mu soğuk oluyordur acaba bilemedim? ben ordan kendi benelüks turumu yapmayı düşünüyorum amsterdam- Paris bilet fiyatları uygunsa tabii:)
Merhaba, sanırım gündüzü 5-6 derece civarında, gecesi eksilerde oluyor 🙁 Biz Mart ayında gitmemize rağmen soğuktu, Paris’e Aralık ayında gitmiştik inanılmaz soğuktu, hazırlıklı gidin derim 🙂 Biletlerinizi önceden internetten alırsanız uygun olacaktır. Şimdiden keyifli seyahatler dilerim 🙂
Brawo süper bir anlatım pztsi gidiyorum çok faydalı oldu.emeğinize sağlık.teşekkürler.????????????
Merhaba, teşekkür ederim, faydalı olmasına çok sevindim 🙂 Seyahatiniz çok güzel geçer umarım, sevgiler.
Merhaba.Haziran basında Bruksel’e gidecegiz .Verdiiginiz bilgiler cok yararlı olacak .Paylastıgınız icin tesekkurler.cok da net ve guzel anlatmıssınız. sevgiler.
Merhaba, yorumunuz için ben teşekkür ederim. Seyahatiniz çok keyifli geçer umarım 🙂 Sevgiler.
Pegasus’tan bilet almış biri olarak çok çok çok üzüldüm 🙁
Çok mu kötü?
Ama yazı çooook güzel! 🙂
Merhaba, yorumunuz için teşekkür ederim 🙂 Biz gittiğimizde daha kötüydü ancak şimdi baktığımda Gare du Midi’den havalimanına shuttle koyduklarını gördüm, 1 saat sürüyormuş sanırım, yine de siz kontrol edin biz gittiğimizde böyle bir otobüs yoktu çünkü deneyimleyemedik 🙂 Çok kötü değil üzülmeyin, birazcık uzak ve maliyetli o kadar 🙂 Çok keyifli geçer umarım seyahatiniz, sevgiler 🙂
Birazdan Bruksel icin ucagima biniyor olacagim ve havalimaninda beklerken yazini okuyorum 🙂 Cok cok guzel anlatmissin gercekten. Resmen gezi notlarima yazinin ozetini cikardim. Kalemine saglik!
Sevgiler.
Merhaba İlham Kedisi 🙂 Yorumun için teşekkür ederim, beğenmene çok sevindim, umarım seyahatinde yazdıklarım işine yarar 🙂 İyi yolculuklar, sevgiler.
Merhaba
Maalesef ucak biletimizi pegasustan aldık
Yazınız çok faydalı oldu
bizde bedford da kalacagiz cherleroi havaalanından merkeze ulaşım konusunda detay verebilirmisiniz
Merhaba, yorumunuz için teşekkür ederim. Pegasus’tan bilet almanıza üzüldüm, fiyat olarak avantajlı gibi gözüksede, bazen çok uzak havalimanlarına iniş yaptığı için aradaki farkı kapatıyor. Biz havalimanından şehir merkezine ulaşım sağlamadık, trenle geldik, ancak araştırdığım kadarıyla, City Shuttle’lar varmış, tek yön ücreti 17€ gibi gözüküyor ve direkt merkeze ulaşmanızı sağlıyor. Yine de detayları hakkında bilgim bulunmuyor, deneyimlemedim, araştırmanızı tavsiye ederim. Şimdiden keyifli seyahatler dilerim.
mükemmel yazmışsınız emeğinize sağlık
Merhaba Zeliha Hanım, yorumunuz için teşekkür ederim 🙂
Çok faydalı oldu☺️ Elinize sağlık❤️
Çok teşekkür ederim Gökçe Hanım, ne mutlu bana 🙂 Sevgiler.
Elinize sağlık, süper anlatmışsınız..
Merhaba, çok teşekkür ederim 🙂